Hayatınızda bazı insanlar, bazı aileler vardır; olmalıdır. Çocukluğunuzdan beri onları tanırsınız. Belki her hafta görürsünüz, belki onları görmeden aylar geçer. Ama bilirsiniz ki orada, sevdikleri ile iyidirler, mutludurlar.
Benim annemle babam 40 yıldır evliler. Bu 40 yılı sadece birbirleriyle değil, yaklaşık 6-7 çiftten oluşan arkadaş gruplarıyla da paylaştılar. 40 senedir her cumartesi akşamı beraber yemek yerler, her yeni yıla beraber girerler. İyi günlerinde de birbirlerinin yanında olurlar, kötü günlerinde de... Biri 31 Aralık gecesi doğum sancılarına tutulduğu için hepsi yeni yılı hastanede birlikte karşıladı. Biri zehirlendi diye aradan 30 sene geçtikten sonra yine hastanede yeni yıla girdiler...
Çok eğlendiler, çok ağladılar ve aradan zaman geçti. Bu çiftlerin çocukları (bizler yani), hatta torunları oldu.
Bizler, yani çocuklar görüşürüz, görüşmeyiz önemli değil. Ailelerimizin bize aktardığı ilginç bir bağ olmuştur aramızda.
O çocukların bazıları benim arkadaşımdı: Çocukken beraber oynadık, aynı okullara gittik. Bazıları ile senede birkaç kere görüştük ama iyi takıldık. Bazıları ise büyüğümüzdü...
O büyüklerin arasında biri vardı ki; benim ergenliğimi, gençliğimi yaşadığım patlama yılları olan 80’lerde bir yıldız gibiydi. Bir örnekti, "model"di. Sadece ben değil, benim yaşımdaki bütün genç kızlar için öyleydi.
O zamanlarda kızlar şimdiki gibi fotokopi halinde değillerdi. Herkes modayı takip eder ama aynı dolaşmazdı. Yine de bazıları daha rafine zevk sahibiydi. O da böyle biriydi. Saç kesimiyle, giyimiyle farklı ve iddialıydı. İddialı ama özgündü. Farkında mıydı bilemem ama bizi güzel ve özel giyinmeye heveslendirirdi. Hep gülerdi. Enerjisi hep pozitifti. Sadece görüntüsü ve enerjisi ile değil, yaşam tarzıyla, çevresiyle, gezdiği arkadaşları ve onlarla ilişkisiyle hepimizin ağzının suyunu akıtırdı. Onun gibi olmak isterdik.
Müthiş bir yaz düğünüyle yakışıklı bir adamla evlenmişti.
Çok yakışıyordu her şey ona.
Bir tek aramızdan gitmesi yakışmadı...
Ona hayran büyüdüğüm zamanlardan bu yana çok yıllar geçti. Onun kocaman iki oğlu oldu. Hastalık onu yakaladığında çocukları küçücüktü. Her zaman hayata bağlandı, çabaladı. Gerçek bir mücadele verdi. Ailesi hep yanında oldu. Arkadaşları da öyle. Zaten anne babalarımız gibi, onların da arkadaşlıkları çok eski ve köklüydü. Bütün desteklerini verdiler ona.
Çok dokunuyor... Bunun sırası da zamanı da olmuyor.
Sadece çok dokunuyor...
Anaokulu seçerken nelere dikkat edeceksiniz
Çocuğunuz anaokulu veya ilkokul çağına geldi. Onun için en uygun okulu, en mutlu olacağı adresi seçmek istiyorsunuz, ama nasıl? İşte seçiminizi yaparken dikkat etmeniz gereken önemli noktalar.
ÖNCE ÇOCUĞUNUZU TANIYIN
Burada anahtar kelime, çocuğunuza uygun olan okulu bulmak. İyi okul kötü okul sınıflandırması bu açıdan çok doğru sayılmaz. Başka bir çocuk için doğru olan okul, sizin çocuğunuza uymayabilir. Bu nedenle çocuğunuzu iyi tanımanız gerekir. Bir pedagog yardımı almanız fena fikir olmayabilir. O, çocuğunuzu gözlemleyerek, nasıl bir okulun uygun olacağı konusunda yardımcı olacaktır.
BÜTÇENİZ VE ÖNCELİKLERİNİZ
Eğitim kurumlarına ödenen ücretler birbirinden çok farklı. Dolayısı ile ilk olarak bütçenizi ve önceliklerinizi belirlemeniz lazım. Öncelikleri belirlerken dikkat edebileceğiniz pek çok nokta var: Kurumun evinize yakınlığı, servis imkanı, yabancı dil eğitimi, spor, folklor ya da bale gibi ekstra faaliyetler gibi. Önemli bir diğer nokta, verilecek eğitimin tarzı ve çocuğunuza kazandıracağı vizyon.
BİR EĞİTİMCİYLE KONUŞUN
Okulun disiplin anlayışı da önemli. Çocuğunuz için seçeceğiniz okul nispeten serbest mi, katı mı olacak? Bu sorunun cevabı çocuktan çocuğa değişir. Eğer çocuğunuzu tanıyan, devam ettiğiniz bir pedagog varsa, seçim öncesi ona danışabilirsiniz. Yaşı küçük olmasına rağmen uzmanlar çocuğunuz hakkında genel ama önemli verileri anlayabilirler. Bazı çocuklar daha kuralcı okullarda başarılı olabilir, bazıları ise daha serbest.
SIKI ARAŞTIRMA YAPIN
Çocuğunuzu göndermeyi düşündüğünüz eğitim kurumları hakkında geniş açılı bir araştırma yapmanız çok önemli. İşe internet siteleri ile başlayabilirsiniz. Daha sonra okulu ziyaret etmeniz, eğitimcilerle görüşmeniz gerekir. Seçtiğiniz okulun hem ana sınıfını hem de ilkokulunu gezmelisiniz. Hatta orada okuyan çocuklarla ve anneleri ile konuşarak çok önemli bilgiler alabilirsiniz. Sınıflara bakabilir, kaç öğrenci- öğretmen olduğuna dikkat edebilirsiniz. İdeal tablo şudur: 2-3 yaşındaki çocuklar için 5 öğrenciye 1 öğretmen, 3-4 yaşında 7 öğrenciye bir öğretmen, 5 yaşından sonra da 15 öğrenciye 1 öğretmen. Kurumun yemek sistemi, temizliği ve güvenilirliği konuları da çok önemli. İkinci bir ziyareti çocuğunuzla yapabilirsiniz. Ona okulu tanıtıp burada çocukların nasıl eğlendiklerini, güzel vakit geçirdiklerini, arkadaşlıklarını gösterebilir, böylece onu heveslendirebilirsiniz.
ÖDEV VE FORMA MESELESİ
Forma, önerilen bir uygulama. Öncelikle anneler için kolaylık sağlıyor. Çocukların da okula giderken giyim odaklı düşünmelerini engelliyor. Küçük yaşlarda olmasa da, yaşlar ilerleyince önce kız çocuklarında başlayan giyim ve marka endişesi bütün çocukları etkiliyor. Ayrıca forma, bir kuruma ait olma duygusu verdiğinden önemli. Ödevlere gelince... Pekiştirme yapmak ve bir disiplin sağlamak acısından özellikle ilk senelerde verilen ödevler önemli. Çocuk, ödevler sayesinde görev disiplini almayı ve okul sonrası saatlerini doğru planlamayı öğrenir. Bu açıdan ödev vermeyen okul çok önerilmez. Ödevin miktarını tartışabilirsiniz.
YEMEK KONUSUNA DİKKAT
Büyüme çağındaki çocukların protein ağırlıklı beslenmeleri; yoğurt ve süt ürünleriyle kalsiyum, karbonhidratlı yiyecekler ile enerji, meyve ve sebzelerle de vitamin almaları gerekiyor. Tüm bu besin gruplarının belirli kalori miktarı içeren bir mönüyle sağlanması gerektiği konusunda uzmanlar hemfikir. Oysa yapılan araştırmalara göre; okul kantinlerinin yüzde 97’sinde salata ve neredeyse yarısına yakın bölümünde de süt bulunmuyor. İstanbul genelinde yapılan bir başka araştırmaya göre ise; okullarda kantin bulunma oranı yüzde 100’e yakınken, yemekhane bulunan okul oranı yüzde 20’yi geçmiyor. Öğle yemeklerinde kantinlerde satılan fast food tarzı yiyecekler çocuklara daha cazip geliyor. Tam gün eğitim veren okulların, yemek firmalarıyla işbirliği yaparak sağlıksız beslenmenin önüne geçmesi gerekiyor. Okullarda çocukları bekleyen başka bir tehlike de, sağlıksız ve hijyenik olmayan koşullarda üretilen yemekler. Dolayısı ile yemeklerde hangi malzemelerin kullanıldığını bilmek hakkınız.
Bu kitaptaki yemekler iştah açıyor
Yemek yemek, çoğu çocuk ve dolayısıyla anne için neredeyse bir eziyet. Anneler, doğru ya da yanlış yolları kullanarak, yemekte kitlenen ağızları açmaya çalışıyor. Şimdi, iştahsız çocuklarla uğraşan annelerin işini kolaşlaştıracak bir kitap var. Pediatrik Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Benal Büyükgebiz hekimlik, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik mezunu Dilek Baş tasarım bilgisini birleştirerek, çocukları hem besleyecek hem de eğlendirecek yiyeceklerin sunumlarını bir kitapta topladı. "Anne Yemekte Ne Var"ın reçetelerini uygulamak için biraz yetenek gerekiyor.
Kitapta temel besin gruplarını ve vücut için önemini basitçe anlatan Prof. Dr. Büyükgebiz, özellikle 5 yaşına kadar çocukların zaman zaman bazı yiyecekleri yemek istemediklerini belirtiyor: "Bu davranış çocuğun normal büyüme süreci ve kimlik gelişiminin bir parçası. Geçici ve üzerinde durulmadığı takdirde kısa zamanda çözümlenecek bir şey. Anne, öğün saatlerinde planladığı normal yiyecekleri vermeye devam etmeli. Ama yemesi için ısrar etmemeli" diyor.
Annelere düşen önemli sorumluluklardan birinin de, beslenme saatlerini eğlenceli kılmak olduğunu söyleyen Büyükgebiz, bunun için şu önerilerde bulunuyor:
"Parlak renkli tabakların kullanılması, tabakların süslenmesi başvurulacak en akılcı, en pratik ve sonuçları en çabuk alınan yöntemler. Çocuğun hem yediği miktarı artırmak hem de denediği besinleri çeşitlendirmek amacıyla görsel unsurlarla zenginleştirilmiş tabaklar çok işe yarar. Ancak anne bu arada sakin ve kararlı olmayı sürdürmeli. Isrardan ve baskı yapmaktan kaçınmalı. Bu durumdan etkilendiğini belli etmemeyi başarmalı."
Anne Yemekte Ne var, 47 Numara Yayıncılık’tan çıktı. Toplam 28 sayfa. Giriş bölümünde çocukların alması gereken besinler ve değerleri ile ilgili detaylı bilgiler veriliyor. Ardından "yemek tabağı tarifleri" geliyor. Her biri adını bir hayvandan almış. Kaplumbağa’nın yapımında ıspanaklı makarna ve salatalık, Papağan’ın yapımında tel şehriyeli pirinç pilavı ile brokoli kullanılmış. Fotoğrafları yemeye kıyamayacağınız kadar güzel görünüyor.