Geçenlerde gerçekten çok keyif aldığım bir şey yaptım. Ana sınıfı ve yuva öğrencilerinden oluşan bir resim yarışmasının jüri üyelerinden biri idim.
Lykia World Tatil Köyü, çocukların hayal güçlerini yaratıcılıkları ile birleştirmelerine imkan sağlamak amacı ile ‘Hayalimdeki Tatil’ adında bir resim yarışması düzenlemişti. Kazanan çocuklar da temmuz ayında tatil köyünde düzenlenen çocuk festivaline aileleriyle, okul müdürü ve yuva öğretmenleriyle birlikte gitmeye hak kazanacaklardı. Beni de jüri üyesi olmam için aradılar. Olmam mı! Bayıla bayıla. Hem şimdi jürilik çok moda ya!!!
Benden başka 4 jüri üyesi daha vardı: Sevgi Çağal (New York Üniversitesi Sanat Tarihi bölümü, ressam), Deniz Tunç (MSÜ Sahne Tasarım bölümü, tasarımcı), Celal Karaca (MÜ Tatbiki Güzel Sanatlar Fakültesi, kreatif direktör) ve Lykia World Tatil Köyü genel müdürü ve yönetim kurulu üyesi Atilla Silahtaroğlu.
İçeri girer girmez, okullara göre gruplanan resimleri karıştırmaya başladım. Açıkçası herkes bunu yaptı, çünkü resimlere bakmamak imkansızdı. Neyse, onlarca okuldan gönderilen 500’den fazla resme baktık. 4, 5 ve 6 yaş resimlerini ayırdık. 4’ten çok az, 5’ten az, 6’dan bol resim vardı.
Resimlere hayran kaldık. Bazıları beyaz kağıda bir tek kalemle yapılmış resimlerdi. Bazılarında makarnadan düğmeye, pek çok artık ya da malzeme kullanılmıştı. Bazı resimlerde okulun ya da öğretmenin özenini ya da ihmalkarlığını görebiliyordunuz. Bazı öğretmenler bu işi ciddiye almış ve öğrencileriyle birlikte uğraşmış. Bazı öğretmenler ise biraz şişirmiş bu konuyu. Çocuklar çiziktirirken sanırım o da oturup kitabını okumuş. Ama çocukların yaptığı işlerin arasında gerçekten duvarınıza asabileceğiniz şeyler çıkmıştı.
KIZLAR RESİM SEVİYOR
İlginç resimler de vardı. Tatil dememize rağmen kurt ve başka bir canavarı karşı karşıya çizmiş bir resim gördüm mesela. Bazı resimler de tanımlanamayacak kadar soyut idi. Ama çok başarılıydı. Ya da çok güzel bir resimdi ama konuyla alakası pek yoktu. Renklerin kullanımını müthiş yakalayan çocuklar da vardı. Detaylarda, dengede başarı sağlayanlar da.
Bazı resimlerden, resmi çizen çocuğun cinsiyetini bile anlamak mümkün oluyordu, resimler o kadar doğaldı.
Dolayısı ile ilk üç resmi seçerken epey zorlandık. Hele kıllı göğüslü erkek resminin olduğu, muhtemelen geleceğin karikatüristinin resmini elemek bana zor geldi. Ama başka çare yoktu. Yaydık resimleri yere, dolana dolana, kriterleri düşüre düşüre seçtik üç resmi.
Resimler arasında ilgimi çeken bazı detaylar oldu, mesela tatil ve aile kavramı pek az çizilmişti. Çocuk kendini doğa içinde ya da arkadaşları ile tasvirlemişti. Doğanın yanı sıra devasa bina çizip ‘Dubai’ şeklinde tanımlandıran modern (!) resimler de vardı.
Bir şey dikkatinizi çekti mi? Üçü de kız. Bunu fark etmemize rağmen ve benim son elemelere dönüp bakmama rağmen uzun bir süre bir erkek çocuğu tarafından yapılan bir resimle karşılaşamadım.
Ressamlığının yanı sıra iki çocuk yetiştiren Sevgi Hanım bana erkeklerin bu tip şeylerle daha sonra ilgilendiğini özetledi. O yaşlardaki erkek çocuğunu oturtup resim çizdirmek zormuş!
Bu üç resim ve elemelerde seçilen pek çok resim Lykia World Tatil Köyü’nde sergilenecek. Yolunuz o tarafa düşerse resimleri bir dolaşın derim.
Bir de, en yakın zamanda çocuğunuza resim çizdirmeye başlayın. Her zaman dediğim gibi önce kendi resminizi!
Hatırlatma: Olimpiyat meşalesi ile koşacaklar arasında ben de varım. Bu ana tanık olmak isteyen ve beni destekleyen tüm anneleri bekliyorum. Salı günü 16.45’te Bostancı Türk Petrol’deyim.
Oyuncak almak yetmez, birlikte oynamak lazım
Pek çok anne babanın en büyük keyiflerinden biri çocuklarına çeşitli boy ve fonksiyonlarda oyuncak almaktır. Gerçekten de paketleri gören çocukların yüz ifadeleri bile seyretmeye değer. Hatta ebeveyn olarak sadece onların yüzlerini ve yapacakları tezahüratları görmek için bile oyuncak satın aldığımız olur. Kendi aldıklarımızla, özel günlerde hediye edilenler toplanınca, çocuk odası bazen annelere fenalık geçirtecek kadar çok oyuncakla dolar. Yine de anne olarak çocuklarımızın onlarla gerektiği kadar oynamadıklarından şikayet eder dururuz. Çünkü çoğu zaman oyuncak almayı yeterli sanırız. Oysa ki önemli olan oyuncağı almak değil, çocukla birlikte oynamak, nasıl oynanacağını ona göstermek, oyunlara yeni dünyalar katmak. Oyun ve oyuncak çocukların gelişimine en önemli etkenlerden biri.
Uzmanlar ‘Çocuk, oyuncaklarla yaşadıklarını anlatmaya ve anlamlandırmaya çalışır. Ruhsal olarak rahatlar. Yetişkinler için oyun sadece bir eğlencedir. Çocuk içinse, zihinsel ve fiziksel gelişim, yaratıcılığın, sosyalleşmenin, dikkat geliştirmenin, deneme-yanılma, soyup yapma yoluyla gerçek yaşama hazırlanmanın ve kendine güveni geliştirmenin vazgeçilmez aracıdır’ derken, bazen büyük bir israf olarak gördüğümüz oyun ve oyuncakların önemini vurgulamaktadır.
Gerçekten de anne babalar çocuğunu oyunlar esnasında tanırız. Hırslı mı, paylaşımcı mı, organizasyon ruhuna sahip mi, katılımcı mı, başarısızlığa tahammülü nedir gibi pek çok sorunun cevabını görebiliriz.
Pek çok farklı markada, tarzda ve fiyatta Türkiye’nin pek çok noktasında oyuncak satışı yapan Toys R Us firması aileleri oyun ve oyuncak konusunda bilgilendirmek amaçlı çalışmalara başladı. Toys R Us Yönetim Kurulu Başkan Vekili Murat Beyazıt projeyle ilgili olarak ‘Toys R Us olarak daha sağlıklı nesiller yetiştirmek için toplumsal bilinçlendirme kampanyaları düzenliyoruz. ‘Çocuğunuza Sadece Oyuncak Almayın, Onunla Oynayın’ kampanyası aile içi paylaşımı destekleyen ve ebeveynlere yol göstermeyi amaçlayan bir çalışma. Çocuklar oyuncak dolu odalarda tek başlarına yalnız ve mutsuz olurlar. Onların en çok istedikleri sevgi, paylaşmak ve eğlenmektir’ diyor.
Kampanya için hazırlanan broşürde birçok bilgi var. Örneğin hangi yaş için hangi oyuncakların daha uygun olduğu. Yanlış zamanlarda aldığınız oyuncaklar pek işe yaramayacağı gibi çocuğunuzun sinirlenip oyundan zevk almamasına da neden olabiliyor. Ayrıca broşürde çocuğunuzla nasıl oynayabileceğiniz konusunda da pek çok detay var.
OYUNLA GELİŞEN HAYAL GÜCÜ
Evdeki eşyaları kullanarak da pek çok oyun alternatifi yaratabilirsiniz. Mesela parmak kuklaları yapabilirsiniz. Bir öykü için dolaptaki giysilerle farklı kimliklere bürünebilir, çocuğunuzun da hayalindeki gibi giyinmesini söyleyebilirsiniz. Doğadan topladığınız çiçek, yaprak gibi malzemelerle resimler yapabilir ve bunları odalarınıza asabilirsiniz. Kızlarınızla boncuklardan kolyeler, bilezikler yapabilirsiniz.
Çocuğunuzun hayal gücü, sizin onunla oynarken göstereceğiniz destek ve yöntemlerle çok daha renklenebilir. Evdeki artık kutuları atmayın, çadırdan oyuncak kutusuna, televizyondan uzay gemisine kadar pek çok şey yapabilirsiniz. Arada sırada odada ya da bahçede geziye çıkmış gibi hayali dağlardan, nehirlerden, tepelerden geçip kamp kurabilirsiniz. Park ve bahçelerde onlarla top oynamak, ip atlamak, hatta su tabancası ya da hortumla birbirinizi ıslatana kadar koşuşturmak da çok gerekli.
Bilgisayar kullanma yaşı gelen çocuklarınızı bilgisayar başında yalnız bırakmayın. Birlikte oynayabileceğiniz oyunları seçin, bilgi işlem oyunları alın ve beraberce cevaplayın. Kazanan için ödüller hazırlayın.
Çocuğunuzun zihin jimnastiği yapmasına yardımcı olacak oyunları da ihmal etmemelisiniz. Mesela aklınızdan birini tutun ve ipuçları vererek çocuğunuzun onu bulmasını sağlayın. Kelime oyunları oynayın, aile içindeki herkesin iki cümle ile devam ettireceği bir masal yaratın. Ya da evin belli yerlerine ipucu bırakarak bir defineye ulaşmasını sağlayın.
YİNE Mİ OYUNCAĞINI KIRDIN DEMEYİN
Oyuncak paylaşmayan çocuk bencil mi olur: Üç yaşına kadar çocukların oyuncaklarını paylaşmaması normaldir. Daha sonra yavaş yavaş paylaşmaya başlayacaktır. Siz zorla oyuncağı vermesin istemeyin.
Oyuncaklardan çok çabuk bıkıyor: Ara ara belli oyuncakları kaldırın. Öncelikle yaşına uygun oyuncaklarla oynamasına dikkat edin. Tek başına yapamadığı, kurgulayamadığı yaş düzeyinin üstündeki oyuncaklar hevesini kırar. Fazla oyuncağı olması da çocuğun kafasını karıştırabilir.
Oyuncak kırma: Ona ‘yine mi oyuncağını kırdın’ diyerek yaklaşmayın. Oyuncağı bozmasındaki sebep içini merak etmesi olabilir. Onunla birlikte neyi nasıl açıp, neye nasıl bakabileceğinizi gösterin. Yeterince ilgi görmeyen çocuklar da dikkat çekmek için oyuncaklarına zarar verebilir.
ANNEMİN KÖŞESİ
Bir test buldum 80’lere gittim
Elime gelen bir test vardı. Uzun zamandır elime alıp şöyle istediğim gibi bakamamıştım. Tamamen çocukluk ve gençlik yıllarıma ait sorular var orada. Voltranlar, ‘Önce alışveriş, sonra fiş’ler’, Mekap ve Esem’ler, Adile Naşit ve Kuzucuklar’ı gibi...
Bana seni hatırlatan bazı sorular da oldu. Örneğin 80’lerin en komik (!) üçlüsü hangisidir sorusunun cevabı Komedi Dans Üçlüsü. En büyük ikilisini ise sen ve benden sonra ‘Banu Alkan-Serpil Çakmaklı’ olarak tanımlayabilir miyiz dersin? (O güzel filmlerinden sonra)
Seninle televizyondaki yegane müzik keyfimiz Erhan Konuk’un programı Pop Saati değil miydi? Seyretmeyi en çok sevdiğimiz şeylerden biri de bir çizer tarafından yeşil bir fona çizilip silinen, habire yürüyen, komik bir şeyle karşılaştığında karnını tuta tuta ve püskürerek gülen animasyon kahramanı Bay Meraklı değil miydi? Herkes Hanedan ve Dallas krizinde iken sen Gazap Üzümleri’ne hasta idin. Ben de Mavi Ay ve Alacakaranlık Kuşağı’na...
Yahu uzun zamandır bırak sinemaya gitmeyi, beraber televizyon bile seyredememişiz...