Sinan, ailelerin ve doktorların dönem adını verdiği bir ‘şey’ içine girdi yine.
Kırılması gittikçe zorlanan bir inat ve anlaşılması imkansız talepler içinde. Başına gelen her olumsuz şeyden ya da küçük kazadan da beni sorumlu tutar durumda.
Peki o zaman bana bir süreliğine küs ve yanımda böğürmeyi bırak, diyorum, ama yine peşimde... ‘Ne olur iki dakika ayrı odalarda durup sakinleşelim’, diyorum. Dinletemiyorum. Kaçsam peşimden geliyor, esas sorun yetmezmiş gibi yanında kalmam için de ağlayıp duruyor.
İşte aileler açısından çocukluk dönemini ergenlikten daha kolay hale getiren ilk nokta: Ne kadar size karşı gelseler de yine sizin yanınızda olmak, sizin yanınızda ağlamak istiyorlar çocuklar. Ama ergenlikte bizden kaçacaklar. İşte o fena...
Gerçekten de yarım saati aşan krizler geçiriyoruz ana oğul. Yarım saat de bir kriz için ciddi bir süre sayılır. O anlamsız isteğinde diretiyor, ben de onu disipline etmek için direniyorum. Bazen bir istek, zincir gibi birbirine bağlanan bir sürü anlamsız sorun daha yaratıyor, bazen de başka hiçbir şeyin dikkatini çekemeyeceği kadar karartıyor gözünü...
Ben özellikle yalnız olduğumuz zamanlarda savaşımı uzun tutup kazanabiliyorum. Ama her baba gibi yorgun ve işten dolayı gerilen babamız evde olunca ona daha fazla sıkıntı yaratmak istemediğimden pes ettiğim zamanlar çok oluyor. O zaman da kocamın dediğine geliyorum: ‘Ya istediğini hemen yap, ağlatma oğlanı; ya da sonuna kadar dayan...’
Doğru ama bazen çabuk kırabildiğim inadına hemen de teslim olmak istemiyor, şansımı denemek istiyorum. Belki iki dakikada toparlarım durumu diye düşünüyorum. İsteğinden vazgeçirtebilir, ona durumun yanlışlığını izah edebilir ya da en azından dikkatini başka yöne çekebilirim diye umuyorum.
Olmuyor ve o iki dakika, 20 dakikaya nasıl çıkıyor ben de anlamıyorum.
Ben mi anlatamıyorum, fazla mı anlatıyorum, o mu anlayamıyor yoksa anlamak işine mi gelmiyor?
Çocuklarımızı üzmeden, ağlatmadan yetiştirmek isterken ipleri de elimizde tutmamız lazım ama bunun dengesini bazen bilemiyorum, bulamıyorum, ayarlayamıyorum.
ÇÖZÜMÜNÜ TAMBULAMADIĞIM DURUM
Yine çözümünü tam bulamadığım bir durum içindeyim. Birkaç gün süren aşırı krizli durum, bana biraz ders veriyor ve sonrasındaki birkaç günü daha sakin geçirebilmek için ekstra bir çaba gösterebiliyorum. Daha hissiz, daha ılımlı davranmaya adapte ediyorum kendimi. Beceriyorum da... Ama bu da doğru değil çünkü istikrar sağlamam lazım. İkişer üçer günlerle olmaz bu iş.
Bu istikrarı da önce kendi beynimde oturtmam lazım tabii ki...
En son kavgalı geçen günümüzün gecesinde yatarken ona bu gün çok kavga ettiğimizi, ikimizin de üzüldüğünü, kızdığını ve yıprandığımızı anlattım. Birbirimizden özür dileyip bir daha böyle yapmamamızı önerdim. Hatta kavgasız geçen ertesi günün akşamında birbirimizi ‘Heeeyy, bugün hiç kavga etmedik. Günümüz dolu dolu, eğlenceli geçtiiii,’ diyerek kutladık. Tabii bu durumu bir daha yapmayı düşünmüyorum çünkü bu sefer de kavga etmemeyi kutlanılacak bir durum gibi algılamamalı.
Çok düşünmek lazım çocuk büyütürken; çooookkkk...
CimCim Harikalar’da spor ve sanat bir arada
Şu sıralar ilanlara dikkat edenler farklı bir çocuk gösterisi ile karşılaşıyor: CimCim Harikalar. Beş yıldan daha uzun bir süredir jimnastik yapan on iki çocuğun, jimnastikle sanatı bir araya getirerek hazırladığı bir gösteri. Çizgi film, trampolin, akrobasi ve dans gösterilerinden oluşuyor. CimCim Harikalar, Türkiye’de spor ve sanatın bir araya geldiği ilk organizasyon. On üç bölümden oluşan gösteride her bölüm için özel müzik, kıyafet ve koreografi hazırlandı. Gösteriler Mayıs’ta her pazar İstanbul’daki Yayla Sanat Merkezi’nde izlenebilir.
CimCim Harikalar tek bir amaca yönelik olarak oluşturuldu: Spor yapan bir toplumun oluşumuna katkıda bulunmak ve çocukları spora özendirmek. Risus yaratım Grubu’ndan Sevtap Abalı, CimCim Harikalar projesi için ‘On yaşından küçük çocukların sadece atletizm, yüzme ve jimnastik gibi sporlar yapmaları gerekir. Anatomik yapıları henüz futbol gibi top oyunlarına müsait olmadığı için, her tür mekanda uygulanabilmesi sebebi ile jimnastik daha uygun. Ayrıca izledikleri çizgi filmler düşman, yok etme, öldürme kavramları ile dolu; çocuk beyinlerini yeni bir alana, özellikle de enerjilerini boşaltabilecekleri, özgüvenlerini arttırabilecekleri ve on yaşından sonra da istedikleri her spor dalında başarılı olmalarını sağlayacak bir alana yönlendirmek bizler açısından şart görünüyordu’ diyor.
Risus Yaratım Grubu bu gösteriden sonra belediyelerin ve özel sektörün jimnastiğe yatırım yaparak kulüpler oluşturması, salonlar açmasını diliyor. Çünkü Türkiye’de yeterli miktarda jimnastik salonu yok. Bu altyapı sporuna yapılan yatırım aslında diğer spor dallarına da yapılan bir yatırım.
Gösteride rol alacak çocuklar yarışmacı yetiştiren jimnastik antrenörlerinin önerileri ile seçildi. Seçilen on üç çocuk çalışmalara başlamadan önce sağlık kontrolünden geçirildi ve özel sigorta ve SSK kayıtları yaptırıldı. Çalışmalar haftada altı gün olacağından yollarda yorulmamaları için evlerinden servislerle alınıp, servisle bırakıldılar. Vitamin takviyesi için her gün bol bol meyve yediler.
Gösteriler İstanbul’da Yayla Sanat Merkezi’nde mayıs ayında her pazar saat 18.00’de düzenleniyor. Bilgi için: 0216 347 60 82
CimCim Harikalar’ın her şeyi özel
On üç bölümden oluşan gösterinin koreografileri dünya trampolin ikincisi Dilaver Abdiloğlu ve bale ve jimnastik eğitmeni Katherina Bedrienko tarafından hazırlandı. Kostümleri Şehir Tiyatroları’ndan Feyza Zeybek hazırladı. Tamamen özgün müzikleri Deniz Bayrak besteledi. Bölüm aralarında gösterilen çizgi filmler Başar Muluk, Handan Öz ve yedi kişilik ekibi tarafından hazırlandı.
Annemin Köşesi
Hepsinin toplamı bile annemi geçemez
Pek çok dergi bayılıyor ideal kadını yaratmaya. Birinin gözleri, birinin gülüşü. Birinin beni, birinin kalçası diye diye ortaya hiçbir máná taşımayan mükemmel kadınlar yaratıyorlar.
Ben de mükemmel anne kıvamı yaratayım bari dedim. Dedim de kolay değil tabii. Kimin nesini alayım diye düşünmeye başladım.
Hülya Avşar’ın hırsını, çalışma sistemini ve yıllar geçtikçe daha da güzelleşmesini. Sibel Can’ın doğurganlığını, Madonna’nın zekasını ve başarısını. Zeta-Jones’un hazıra konma pratiğini. Annemin hafızasını, espri anlayışını, lisan öğrenme becerisini. Elle McPhearson’un her daim bacaklarını, Bayan Rottenmayer’in disiplin anlayışını (ama o anne değil dadıydı sınırım, belki de kendi çocukları vardı köyünde!!!), Ivana Trump’ın yönlendirme becerisini, Hillary Clinton’un sabrını alsın.
Bakalım benim anamdan daha iyi bir ana olabilecek mi!!!
Bebek ve çocuklara ilkyardım kursları
Smartkids gelişim merkezi herkese hitap eden ama özellikle annelerin çok ilgisini çekecek bir kurs veriyor: Bebeklere ve çocuklara ilkyardım. American Safety & Health Institute (ASHI) tarafından hazırlanan kurs yetkili eğitmen Doktor Murat Egi tarafından veriliyor. Eğitimin amacı bebekler, çocuklar ve yetişkinler için ilkyardımı uygulamalı olarak öğretmek. Sekiz saat süren ve teorik ve pratik olmak üzere iki bölümden oluşan kurs sonunda katılımcılar ASHI sertifikası alıyor.
Kursta işlenecek konuların bazıları şunlar: Acil müdahale, hayatta kalma zinciri, temel hayat desteği, çocuklarda ve bebeklerde ani ölüm sebepleri, yabancı cisim ile nefes yolu tıkanması, boğulma, kalp krizi ve felç, tepeden tırnağa kontrol, kanama ile ilgili acil durumlar, şok durumunda yardım, yanıklarda ilkyardım, zorlanma, burkulma, çıkık ve kırıklar, işaret, belirtiler ve ilkyardım, kırık için destek kullanma, kafa, boyun ve belkemiği yaralanmaları, astım, diabette acil durum, şiddetli alerjik reaksiyon, zehirlenme, zehirli bitkiler, ısırma ve böcek sokmaları, bazı vücut yaralanmaları ve bakımı. Kurslar 6 ve 13 Mayıs’ta 10.00-14.00 arasında. Bilgi için 0212 358 44 84 numarayı arayabilir veya firstaid@smartkidscenter.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.