Çocuğuma prebiyotiksiz mama vermem abi...

Geç keşfettiğim meraklarım var. Son yıllarda "keşke tıp okusaydım" diyorum.

Oğlumun doğmasıyla birlikte hayatıma giren doktorumuz sayesinde Sinan’ın geçirdiği hastalıkları ve tedavilerini epey detaylı şekilde öğrendim. Ardından doktor dizileri başladı: House ve Grey’s Anatomy için günlerce eve kapanabilirim...

Tekrar üniversite sınavına girip tıp okumaya kalkışmayacağım tabii ama elime geçen fırsatları da kaçırmamaya çalışıyorum. Misal, bir arkadaşım rahatsızlandığında hemen ahret sorularıma başlıyorum. Sonrasında da "Hımmm" diyerek son noktayı koyuyorum: "Sen bir doktoru ara..."

Nitekim, geçen haftalarda bana bir davet geldi. Milupa firması beni Roma’daki tıp kongresine davet etti. 350 doktorun katılacağı kongrede bebek maması hakkındaki son yenilikler anlatılacaktı.

Dınnnnn!!! Bir tarafta tıp, bir tarafta Roma! Daha ne isteyebilirim!..

"Nutricia- Beslenmenin Geleceği ve Geleceğin Beslenmesi Sempozyumu"nda, dünyanın her tarafından doktorlar vardı ama aralarında üç-beş tanesi çok sıkı konuşmacıydı. Hatta onlardan biri, Bebek Beslenme Merkezi ve İtalyan Anne Sütü Derneği Başkanı Prof. Dr. Guido E. Moro daha önce ülkemize de gelmişti. Kendisini oradan bilirim...

Roma’daki organizasyona katılan doktorlar sadece pediatrist değildi. Çok farklı alandan doktorlar vardı ve bir araya gelip bebek maması için en ideal formülü bulmak üzerine çalışıyorlardı. Zaten bu sempozyum da bunun sonuçları hakkındaydı.

Peki nedir son durum?

PREBİYOTİKLERİN FAYDALARI

Bir kere şu prebiyotikler sayesinde mama konusunda epey yol kat edilmiş. Prebiyotikler anne sütünün önemli bir kısmını oluşturuyor. Bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirmede önemli bir rol oynadıkları kanıtlanmış. Bebeğin sindirim kanalındaki milyonlarca iyi bakteri için besin görevi üstleniyorlar.

Özel prebiyotik karışımlı bebek mamalarının bağışıklık sistemini düzenleyebildiği ve bebeğin dünyaya geldiği ilk aylarda "atopik dermatit" adı verilen ve gerçekten rahatsızlık veren bir çeşit deri hastalığını ve enfeksiyon riskini azalttığı kanıtlandı. Bu, besinlerin bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerini derinlemesine araştırmak için önemli bir başlangıç noktası.

ÇİKOLATAMA DOKUNMAYIN!

Çok fazla tıbbi detaylara girip kafanızı karıştırmak istemem. Zaten ben de anlayana kadar epey kafa patlattım. Ne var ki beni okuyan annelere önerim, bu prebiyotik işini biraz ciddiye alsınlar. Bebeklerine verecekleri ek mamalarda prebiyotik olmasına dikkat etsinler.

Doktorlar bütün bir gün boyunca birbirlerini yeni gelişmeler konusunda aydınlattıktan sonra sıra basın toplantısına ve "acar gazeteci analar"ın sorularına geldi. Türk ekibimiz, soru sorma konusunda Alman gazeteciyle yarıştı diyebilirim.

Size son bir şey söyleyeyim mi? Onlar aşmış. Uğraştıkları bilimsel program, bağışıklık sisteminin düzenlenmesinin 2050 yılı itibariyle insanlığa nasıl bir fayda sağlayacağı hakkında... O zamanlarda mama olur mu, olmaz mı, hap ve şırıngayla mı besleniriz bilemem. Ama bari çikolata kalsın derim...

Çocuğunuz diş teli ve gözlükle de mutlu olabilir

Küçük bir çocuk için gözlük ve diş telinin ne kadar büyük bir sıkıntı olduğunu tahmin etmek zor değil... Diş teli ve gözlük yüzünden görüntüsü diğerlerinden ciddi biçimde farklılaşan çocuklarımıza yardımcı olmak için neler yapmamız ya da yapmamamız gerektiğini Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk Genç Bölümü’nden psikolog Şeyda Özdalga’dan öğrendik.

Çocuklar doğumlarından yetişkinliğe kadar farklı hız ve yapıda değişim ve gelişim içinde olurlar. Sağlıklı psikolojik gelişim için çocuğun kendini olumlu olarak algılamayı kazanması çok önemli. Bu da, çocuğun davranışlarına, duygularına, kişisel özelliklerine, yeteneklerine, becerilerine, toplumun onu kabul ediş şekline ve görünümüne ait algılarla gelişir. Bu algılar aile, yakın çevre, öğretmenleri ve yaşıtlarının tepkileri ile beslenerek öz beğeniye dönüşür. Sağlıklı bir öz beğeniye sahip çocuk, sosyal ilişkilerinde ve öğrenme süreçlerinde kendini yeterli hisseder. Bazı çocuklar ise fiziksel özelliklerini beğenmez, kendini dışlanmış hisseder. Mesela gözlük veya diş teli kullanımı yüzünden.

GÖZLÜK TÜYOLARI

Gözlük kullanmak zorunda olan çocuğa anne-baba veya çevrede gözlük takanların örnek gösterilmesi, bu konuya aşırı odaklanılmaması, bunun göz kusurunu giderecek bir gereklilik olduğu, devamlı takılmasının yararı, oyun oynarken ve spor yaparken dikkatli ve tedbirli davranılması gibi bilgilerin aktarılması gerek.

Göz tembelliği nedeniyle sağlam gözünün bantlanarak bir saatten bir haftaya kadar sürekli kapatılması okul öncesi çocuk ve aile için özellikle zorlayıcı. Bu durumda çocuğu ödüllendirme yöntemine başvurabilirsiniz.

Yaşıtlarının alay etmesini önlemek için okula bilgi verin. "Dört göz" alayları ile baş etmesi için çocuğunuza verebileceğiniz bir öneri de, karşısındakine duygularını anlatması veya duymazdan gelmesi.

Okula giden çocuğunuz gözlükten şikayetçiyse, bu sayede daha iyi göreceğini ve derslerini ancak bu şekilde rahatça takip edebileceğini anlatın. Ergenlik yıllarına vardığında lense geçebileceğini, hatta göz kusurunu ortadan kaldıran teknolojilerin olduğunu da hatırlatın.

Cazip renkli, kırılmayan, camı parlamayan modeller çocukların gözlüğe uyum sağlamalarına destekleyici. Seçilen çerçeve modeliyle de çocuğunuzun gözlüğünü benimsemesine yardımcı olabilirsiniz.

RENKLİ DİŞ TELLERİ VAR

Diş teli kullanımı, çocuğun diş gelişimine bağlı olarak yedi veya 12 yaşından başlayarak ergenliğe kadar sürebilecek uzun ve zahmetli bir tedavi sürecidir. Çocuğun geçici ve sabit ağız içi tellere uyum sağlaması konusunda ailelerin yaklaşımı da çok önemli. Diş telinde klasik ağzı bakımının yanı sıra telleri temizleme, fırçalama, genişletme, kutusunda saklama sorumluluğu da devreye girer.

Sabit diş teli kullanımının yaygın olması aslında bir avantaj. Çünkü çocuklar bu durumda gerekli en büyük desteği yaşıtlarından alırlar. Okulun diş sağlığı konusunda bu konu hakkında da eğitim vermesi, tedavi öncesi ve sonrası karşılaştırmaları fotoğraflarla göstermesi de yararlı. Bir önemli nokta da, tedaviye küçük yaşta başlayan çocukların buna daha kolay uyum sağladığı.

Diş teli takan çocuğunuz gülerken ağzını kapatıyor, gülmemeye çalışıyor, konuşurken teli göstermemek için ağzının içinde konuşuyorsa, bunlar diş telinden rahatsız olduğunun belirtileridir. Tuttuğu takımın ya da sevdiği renklerde tele takılan lastikler ile telini beğenmesini sağlayabilirsiniz.

Çocuğunuzun rahatsız olduğunu nasıl anlarsınız?

Şikayet ediyorsa: "Neden sanki bunu takmak zorundayım?"

Bu konuda öfke, üzüntü, kızgınlık belirtiyorsa.

Kıyaslamalar yapıyorsa: "Keşke Deniz gibi gözlüksüz olsaydım."

Farklı durumdaki kişilerden beğeniyle söz ediyorsa, "Ne güzel, Ahmet’in diş teli yok!"

Kendini sürekli eleştiriyorsa: "Çok çirkin oldum."

Davranış sorunları gösteriyorsa, saldırgan olduysa.

Okulda sorun yaşıyorsa.

Sosyal ilişkileri bozuluyorsa, içine kapanıp kaygılanıyorsa.

NE YAPABİLİRSİNİZ?



Ona hazırlayıcı ön bilgiler verin. Ailede anne-baba ya da kardeşlerde görme bozukluğu ve/veya benzer diş tedavisi olan varsa bu ihtimalin bulunduğunu önceden anlatabilirsiniz.

Ebeveyn olarak bakış açınızı gözden geçirin. Sizin yaklaşımınız onu da etkiler.

Neden gerekli olduğunu, uyum sağlamanın olumlu sonuçlarını anlatın.

Çevrenizden örnek modeller gösterin.

Doğal, heyecansız, rahat davranın.

Alaylar konusunda nasıl karşı durması ya da önemsememesi gerektiğini aktarın.

Aile büyüklerinizin olumlu desteğini isteyin.

ANNEMİN KÖŞESİ

Kaç kadın şantiyeye topuklu ayakkabılarla gider?

İki kadın...

Kim bunlar?

Ben ve annem.

55’inden sonra kocayı değiştirmemek için işini değiştiren annem, artık iş icabı şantiyelerde dolanıyor. Tabii yeni işine henüz adapte olamadığı için, incecik topuklarla ve şıkıdım eteklerle gidiyor işe. Neyse ki yavaş yavaş öğreniyor. Kendine düz pullu payetli ayakkabılar alıyor bu ara.

Yazarın Tüm Yazıları