Oyun oynamaya meraklı biri değilim ve hiçbir zaman da olmadım.
Ama oyun oynamanın ne demek olduğunu iyi bilirim. Dolayısıyla oyunlara, oyun konsollarına, ekran oyunlarına karşı biri değilim. Çocuklara car car bağırmam. Belki bunda benim oğlumun henüz bir ekran delisi olmamasının da etkisi vardır, onu bilemem, ama asıl sebep sanırım geçmişimden geliyor.
Bizim annelerimiz büyürken televizyonları bile yoktu. Dolayısı ile bizi büyütürken bu konuda bilgi sahibi değillerdi. İyi ya da kötü olarak...
Biz büyürken televizyon vardı. Oyun kavramını da tanıdık biz. Yani Atari, Commodore 64 veya Pacman ile... Yine de benim zamanımın erkekleri oyun oynamaya daha meraklı idi. Biz kızlar çene yapmayı tercih ederdik.
Dediğim gibi, biz oyun oynamazdık ama hoşlandığımız çocuklar oynardı. Eh biz de bilirdik oyunları. O yüzden de biz bir oyuna takılmak ne demek, biliriz. Çocuklarımızı daha iyi anlayabiliriz.
Ben; kardeşimin elinden nasıl joystick’i alamadığımı, kırk yılda bir oynayan oyun beceriksizi olarak nasıl da mızıkçılık yaptığımı, kaybetmeye başladığım an oyunu sıfırladığımı çok iyi hatırlarım. E bu durumda da çocukları anlamadığımı iddia edemem. Onlara karşı daha mantıklı ve sabırlı yaklaşmamız lazım.
Beni yanlış anlamayın, çocuklar saatlerce orada otursun da bunları oynasın demiyorum. Onlara müdahale ederken biraz daha düşünceli ve mantıklı olalım diyorum. Zaten doğruya doğru, oyun dünyası da acayip uçmaya başladı. Nefis şeyler çıkartıyorlar, hatta biz, oyun yabancısı olanlar bile havaya giriyoruz. Bugünün kızlarının da erkekler kadar sıkı oyuncu olduklarını göz önüne alırsak, gelişmeler normal...
YENİLİKLERİ SEVİYORUM
Oyun firmaları da her şeyin farkında: Kadınların da oyunlara merak saldığının, çocuklarının gelişim çağında ekran oyunlarının zararları üzerinde ne kadar durulduğunun, ailelerin şiddetle uyarıldığının...
Peki durup dururken bunlar neden aklıma geldi? Çok basit, yeni çıkan bir oyun konsolu yüzünden: "Wii" Wii, Nintendo’nun bir ürünü. Nefis bir şey, çünkü denedim... Daha doğrusu T3 dergisinden tecrübeli arkadaşım Deran oynadı; ben onu manen destekledim.
Bu sistem, çocukların ekran karşısında hareketsiz ve robot gibi kalarak lüzumsuz zaman geçirmesi fikrini tamamen köreltiyor. Çünkü bu oyunda elinizde tutacağınız aletle golf ya da tenis oynayabiliyorsunuz, boks yapabiliyorsunuz. Gerçekmiş gibi... Zıplamanız, sallanmanız. Kolunuzu bacağınızı savurmanız lazım. Arada sesler de çıkıyor. Mesela balık tutmak için olta atarmış gibi yaptığınızda, "clup" sesi çıkıyor.
Ailenin toplu halde oynayabileceği oyunlar da olduğu için hep beraber zaman geçirmek için bence bir alternatif olabilir. Düşünün ki maaile bowling’e gitmişsiniz gibi! Topu atıyorsunuz ama evdesiniz, salona gitmediniz!
Bu alet aralık ayında satışa çıkacakmış. Fazla heyecanlandım galiba ama böyle gelişmeleri görmek hoşuma gidiyor. Tek kaşımı kaldırıp "O zararlı, bu olmaz" diye ahkam kesmek yerine, yenilikleri de olumlu şekilde değerlendirmem gerektiğini düşünüyorum. Tamam, onlar da süzgeçten geçecektir tabii, o başka!
Unuttuğumuz oyunlar
Hadi şimdi yukarıda yazdığımız sanal oyunları bir yana bırakalım, üç boyutlu dünyaya dönelim... Unutulmaya yüz tutmuş klasik oyunları bugünün çocuklarının da öğrenmesini isteyen Cheetos, bir oyun kitapçığı hazırladı. Cips alanlara hediye edilen kitapçıkta artık neredeyse unutulmuş çocuk oyunları anlatılıyor. Kitapçık, pedagog Bengi Semerci’nin danışmanlığında, çocukların bedensel ve zihinsel gelişimini desteklemek ve ekran karşısında yaşanılan tembelliği yok etmek amacıyla hazırlandı. Topluca oynanabilen klasikler arasından seçilen oyunlar, unutulmaya yüz tutmuş klasik oyunlarımızı günümüzün çocuklarına öğretme misyonu da taşıyor. Kitapçıkta 30 oyun var, işte sizin için seçtiklerimiz.
KÖŞE KAPMACA: Bir ebe seçin. Ebe dışında herkes bir yer tutsun. Herkes hazır olunca, "1-2-3" diye sayın. Üçe gelince herkes tabanları yağlayıp birbiriyle yer değiştirsin. Bu sırada ebe, birinin yerini kapmaya çalışsın. Herkes yeni yerine geçtiğinde kim ortada kalırsa, o ebe olur.
TOP YUVADA: Küçük bir top ve 10 tane plastik kap bulun. Kapları yan yana dizin. Üzerlerine sırayla 1’den 10’a kadar numaraları yazın. Sırayla topu kaplara atın. Top kaba girerse, içine girdiği kabın numarası kadar puan kazanırsınız. 50’ye ilk ulaşan bu oyunu kazanır.
ÇÖMEL KURTUL: Oyunun esası şu: Aranızdan biri ebe olup hepinizi kovalayacak. Hızını artıramayan, hemen olduğu yere çömelsin. Çömelen, kurtulur. Ama zamanında çömelemez ve yakalanırsan, ebe sen oldun demektir!
ÇAPRAZLAMA: İki top bulun ve iki takıma ayrılın. Diyelim ki A ve B takımı var. İki takım da kendi içinde ikiye ayrılsın. Mesela A1 ve A2, B1 ve B2 gibi... A1 ile A2 karşı karşıya dursun. B1 ve B2 de. Toplar, A1 ve B1’in başında duran arkadaşlarda olsun. Hakem olarak oyunu dışarıdan izleyen arkadaşınız "Başla!" deyince, topu tutan arkadaşlar, topu karşılarında duran kendi takımından diğer arkadaşlarına atıp koşarak sıranın sonuna gitsin. Tabii B grubu da aynısını yapsın. Sonra topu alan A2’nin başındaki oyuncu da topu yine karşısında duran A1’in ikinci oyuncusuna atıyor. B grubu da aynısını yapıyor. Ve topu atan sıranın sonuna koşuyor. İki takımdan hangisi başlangıç pozisyonuna önce dönerse, oyunun da galibi olur.
YERDEN YÜKSEK: Biri yine ebe olmalı.Hep bir ağızdan üçe kadar sayın. Üç dendiğinde, ebe dışında herkes bir şeyin üstüne çıksın. Bir taşın, bir taburenin ya da bir bankın üstü olabilir. Herkes bir yerlere çıkmaya çalışırken, ebe de birinizi ayakları yerdeyken yakalamaya çalışsın. Yakalanan kişi ebe olur, onun için hemen ayaklarını yerden kaldır!
GÖLGEYE BASMA: İstediğin kadar arkadaşını topla. Aranızdan kurayla bir ebe seçin. Ebe, bu oyunda sizin değil, gölgelerinizin peşinden koşacak. Ebe kimin gölgesine basmayı başarırsa, o kişi oyundan çıkar.
KAŞIKTA TOP: Önce malzemeler: Herkese birer çorba kaşığı ve birer pinpon topu lazım. Bir başlangıç ve bir de bitiş çizgisi belirleyin. Hepiniz başlangıç çizgisine yan yana dizilin. Pinpon toplarını çorba kaşıklarının içine koyun. İçinde top olan kaşığın sapını ağzına alıp, böyle taşıyarak bitiş çizgisine varmaya çalışın.
OVAYA YUVAYA: Yere tebeşirle iki büyük daire çizilsin. Birinin adı "Ova", öbürü de "Yuva" olsun. Ebe, oyunculardan birini çağırsın ve ovaya mı yuvaya mı gideceğini söylesin. Adı söylenen kişi, doğru daireye giderse oyunda kalır. Şaşırır da yanlış tarafa giderse, oyundan çıkar.
TÜNEL: İki takıma ayrılın. Oyuncular birbirlerinin arkasına geçip, bacaklarını açarak hazır beklesin. İki takımın en önünde duran arkadaşlarının elinde birer top olsun. Çocuklar aynı anda eğilip, topu bacaklarının arkasından sıranın en arkasındaki arkadaşlarına göndersinler. Tabii aradaki bütün takım arkadaşları da topun en sondaki kişiye gitmesi için topu itmeli. Top en sona gelince, sondaki arkadaşın topu alıp sıranın başına koşsun ve topu yine en sona göndersin. Hangi takım oyuna ilk başladıkları sıraya daha önce gelebilirse, o takım kupayı kapar.
TIKA: Üç-dört arkadaşınla birlikte, toprağın üzerine büyük bir deniz topu kadar bir daire çizin. Ortasına plastik bir kap koyun. Şimdi sıra atış malzemelerini toplamakta: Bol bol küçük taşa ihtiyacınız var. Hepiniz aynı hizada durup, sırayla taşları plastik kaba doğru fırlatın. Taşı kaba değdirebilen, bir atış hakkı daha kazanır. Kabı dairenin dışına itmeyi kim başarırsa, oyun onun demektir.
ÜÇGEN YARIŞI: Bu oyun üçer kişilik iki takımla oynanıyor. Başlangıç ve bitiş noktası belirleyin. Her iki takım da başlangıç noktasında üçgen oluşturacak biçimde durup birbirlerini bileklerinden tutsun. "Başla" işaretiyle, koşmaya başlayın. Kolaycılığa kaçıp birbirinin elini bırakmak yok! Hangi takım üçgeni bozmadan bitişe önce gelirse, yarışın galibi demektir.
RADAR OYUNU: İki takım kurun. Takımlardan birinden bir ebe seçip gözlerini bağlayın. Ebe, uzun bir yolun başında beklesin, bu sırada siz de yolun sağına soluna küçüklü büyüklü taşlar serpiştirin. Ebenin amacı, taşlara basmadan yolun sonuna kadar yürümek. Gözleri kapalı olduğundan ona sağ sol diye siz yardım edeceksiniz.
KOVAYA TOP ATMA: Boş kovayı, devrilmesin diye içine bir taş parçası koyup, bir yere yerleştirin. Arkadaşlarınla kovanın üç metre uzağında durup topları kovaya sokmaya çalışın. Herkesin beş hakkı var ve kovaya giren her top sana beş puan kazandıracak. Kim, beş atışta kovaya en çok basketi atar, en çok puanı toplarsa, oyunu o alır.
DİĞER OYUNLAR HANGİLERİ
6İki ebe 6 el tutmaca6 elim sende6 seksek6 çuval yarışı 6 saymaca (endetura) 6 bezirgan başı 6 balon yarışı6 istop 6 mendil kapmaca6 saklambaç 6 sandalye kapma6 halat çekme 6 yakan top6 körebe 6 yağ satarım bal satarım