Bebeğinizi plaja götürürken yanınıza almanız gereken bilgiler
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Deniz, güneş, kum ya da belki havuz... Yaz sıcağını tahammül edilebilir kılan özellikler.
Ne var ki bu keyifli unsurların çocuklar söz konusu olduğunda ciddi bir şekilde kontrol altında tutulması gerekiyor. Aksi takdirde onların da bizim de canımızın fena halde yanması olası... Yazın tadını hakkıyla çıkarabilmek için işte bazı önlemler.
DENİZDE VE HAVUZDA YANINDA OLUN
Çocukları denizde, havuzda veya kıyıda kesinlikle yalnız bırakmamak, bir erişkinin ‘‘gözetiminde’’ de değil, en fazla bir dirsek mesafesinde bulundurmak gerekir. Şişme oyuncakların, simitlerin vb.'nin yüzde yüz güvenilir olduğunu düşünmek, aşırı iyiniyete girer. Can yelekleri, gerek suda, gerekse bot veya teknede çok daha güvenlidir.
Çocuklar ancak dört yaşından itibaren yüzme için gerekli olgunluğa erişmektedirler. Bu yaştan önce yüzme öğretme çabaları, boğulma olaylarını azaltmamaktadır. Havuz çevresindeki ıslak zeminde kaymalara ve düşmelere de muhakkak dikkat edilmelidir.
HİJYENİK OLUP OLMADIĞINA DİKKAT
Bu arada havuzun temizliği, yeterince klorlanmış olup olmadığı da önemlidir. Başta hepatitler olmak üzere virüsler, kulak, göz, deri, idrar yolu enfeksiyonları, temiz olmayan sulardan kolayca bulaşırlar. Hijyenik olmayan nemli alanlarda mantarlar da çoğalmak için ideal ortamı bulurlar.
İlk sekiz ayında bebeğinizi, içine ayak bileğine kadar su doldurarak, ufak şişme havuzlara sokabilirsiniz. Bu minik havuzların içine suda oynayabileceği oyuncakları da atıp, oyalanmasını sağlayabilirsiniz. Konuyla ilgili küçük bir hatırlatma: Suda oyun zamanı bittikten sonra oyuncakları havuzdan almalısınız ki, çıktıktan sonra bile onlara yönelmeye çalışmasın.
Bunların yanında çocuğunuzun, özellikle kulaklarına su kaçmamasına dikkat etmelisiniz. Suda oynarken bile arada bir çocuğunuzun başını ıslatmayı ihmal etmeyin.
DİREKT GÜNEŞ IŞIĞINA ÇIKARMAYIN
Güneş ışınları etkisi ile deride sentezlenen D vitamini, çocuklarda kemik gelişimi açısından önemlidir. Ancak gölgede bile olsa, UV ışınları bu konuda etkili olurlar. Yanıkları, uzun vadede oluşabilecek deri kanseri gibi zararlı etkilerini önlemek için, çocukları, özellikle de altı aylıktan küçük olanları, direkt güneş ışığından korumak gerekir.
İnce, açık renkli pamuklu giysiler, şapkalar, UV ışınlarını geçirmeyen gözlükler, 15'ten büyük UV faktörlü güneş kremleri kullanılmalıdır. Markalara göre koruma dereceleri değiştiğinden belli bir markayı belirleyip onun ürünlerinin farklı derecelerini kullanmak doğru olur.
İKİ SAATTE BİR KORUYUCU KREM
Özel koruyucu krem, dışarı çıkmadan yarım saat önce, güneşte her iki saatte bir ve yüzmeden veya aşırı terlemeden sonra tekrarlanmalıdır. Bebeklerin gölgede tutulması, daha büyük çocukların ise 10.00' dan önce, 16.00'dan sonra güneşe çıkması uygundur. Bu saatler arasındaki zamanın, bulutlu havalarda bile UV ışınlarından yana etkili olduğu hatırlanmalıdır.
Kremleri sürerken omuzlara, ellere, ayaklara ve yüze iyice yedirmelisiniz. Bazı bebekler güneş koruyucularının içeriğinde bulunan kimyasallara karşı alerji gösterebilirler, bu yüzden ilk önce ufak bir yere sürüp test etmelisiniz. Titanyum dioksit içeren kremleri güneş ışınını direkt olarak geri yansıttığı için tercih edebilirsiniz. Ayrıca güneş koruyucularında bulunan parasol bebeğinizi hem UVA, hem de UVB ışınlarından korur.
Bebeğinize güneş kremini dışarı çıkmadan yarım saat önce sürmelisiniz, çünkü güneş kreminin vücut tarafından emilmesi için biraz zaman geçmesi gerekmektedir.
Bunun dışında ebeveynler çocuklar için mutlak bir örnek oluştururlar. Çocuğunuzla beraber siz de güneş koruyucu sürerek ona örnek olmalısınız.
Unutmayın her güneş ışınının dünyaya ulaşması sekiz dakika kadar süre alır, ancak bu ışınlar bizlere hayat boyu sürecek zararlar verebilirler.
ŞAPKASIZ OLMAZ
Son olarak, çocuğunuzu güneşe çıkarırken mutlaka şapka takmalısınız. Pek çok şapka işinizi görebilir ama JOKER mağazalarında satılan ultraviyole ışınlarına karşı koruma özelliği taşıyan Sterntaler şapkaları annelerin özellikle tercih ettiğini belirtelim. (Fiyatları 29.900.000 - 34.900.000 TL.) Yine aynı mağazada sızdırmaz özellikli ve batmaz köpükleriyle çocukların ilk yüzme arkadaşı olan Archimede mayolar da bulunuyor. (89.000.000 - 99.000.000 TL.)
Biliyordum, o dalga geçtiğim Amerikan filmlerindeki anneler gibi ağlayacağımı biliyordum
Evet, tıpkı filmlerdeki gibiydi... Müthiş bir curcuna, bir sürü anne, baba, anneanne, babaanne, dede... Asla sağlanamayan sessizlik... Elinde video kamerası ya da fotoğraf makinesiyle oradan oraya koşturup en iyi kareyi yakalamaya çalışan ve ağlamamaya çabalayan aile fertleri...
Birkaç haftadır müsamere hazırlığımız vardı. Yuvamızdan gelen direktifler doğrultusunda, pek farkında olmadan için için hazırlanıyorduk biz de...
Oğlanı evde sıkıştırıp ne yapacaklarını soruyordum ama hiçbir şey söylemiyor, minicik bir gösteri bile sunmuyordu bana.
Nitekim sabah erkenden kalktık, siyah taytımızı ve Elma Şekeri Çocuk Kulübü yazan tişörtümüzü giyip tam saatinde okulumuza bıraktık Sinan'ı. Arka balkona gizlenip garajdan minibüse geçmelerini beklemeye başladım. (Yuvayla komşu olmanın avantajlarından biri...)
Ve tabii ağlamaya da... (Yuvayla komşu olmanın dezavantajlarından biri!)
Biliyordum, o dalga geçtiğim Amerikan filmlerindeki anneler gibi ağlayacağımı biliyordum da buna daha minibüse binmesini beklerken başlayacağımı, doğrusu beklemiyordum.
Maaile müsamerenin yapılacağı okula gittik ve törenin başlamasını bekledik. Ağlamaya benden fazla meyilli kocamla doktorda muayene sırasını beklediğimiz günler geldi aklımıza... Az mı gün geçirmiştik öyle. Karnıma girmesini, karnımdan çıkmasını... İşte şimdi de yapacağı gösteriyi bekliyorduk.
Bööööö; yine ağlıyoruz. Tabii ortada çok daha tecrübeli aileler var. Onların en azından ikinci, üçüncü törenleri; alışmışlar. Biz tam acemi durumundayız.
Sıra bizimkilere geldi. Mavi tişört, beyaz pantolon ve şapkaları ile 'Şirinler' olmuş, kulübelerinden sürüne sürüne çıkıyorlar.
DOYAMADIK SEYRETMEYE
O kadar komiklerdi ki inanın orada ağlayamadım. Bir taraftan kameraya çekmeye çalışıyor, bir taraftan oğlum başta olmak üzere diğer bütün çocukların yüzlerini görmek istiyor, bir taraftan da kah kah kah gülüyordum.
Kısacık geldi, doyamadık seyretmeye. Ama onu sahnede ilk gördüğüm an çok garip hissettim. Ve karar verdim.
Kocamın şansı pek kalmadı ama oğlum Oscar kazanmalıydı. Artık onu ne için işleyeceğimi biliyordum!!!
Şaka bir yana, bir kez daha mayo defilesinde onları sahnede gördük. Sonra yanımıza geldiler ve abla-abilerini birbirleriyle şakalaşarak seyrettiler. Sıkılıp dışarı kaçıp, okuldaki gibi güzel güzel, aza aza oynadılar. Bahçede yemeklerini yediler, sosisleri paylaştılar, köfteleri bölüştüler...
Onlara bu arkadaşlığı öğreten ‘‘Bıdıbıdı’’ Nur Hanım ve Gülşah Öğretmen ile diğer öğretmen ablalarını üzmediler, yüzlerini kara çıkartmadılar.
Ve yıllarca süreceğini umduğum arkadaşlıklarını yaşamaya başladılar: Lal, Simon, Teoman, Beliz, Mehmetcan, Ömer ve Sinan...
ANNEMİN KÖŞESİ
Kadın, 20, 35 ve 50'sinde ne düşünür
MONOGAMİ
20'sinde: Hayatım boyunca sadece bir erkek istiyorum ama şimdi değil.
35'inde: Tek bir erkek istiyorum, bir ömürlük değil ama hemen.
50'sinde: Evet, bir tek erkeğim oldu ama pişmanım.
MODA
20'sinde: Annemin dolaplarını karıştırmak...
35'inde: Gold kart hatta Platin kart sahibi olmak...
50'sinde: Kızımın dolabını karıştırarak bana daha çok yakışan payetli eteğini giymek...
KIRIŞIKLIKLAR
20'sinde: Hayatta estetik ameliyat olmam, ne gerek var!
35'inde: Kırışıklar güzel ama az miktarda olursa. Hafiften botox attırsam fena olmaz galiba.
50'sinde: Benim yaşımdakiler ne kadar yaşlı görünüyor. İyi ki doktorum buna karşı idi...
İDEAL ERKEK
20'sinde: 30 yaşlarında; dövmeli ve piercing'li...