Gıdalara karşı hassasiyetinizi öğrenin, sağlıklı beslenin

Bazı gıdalar bazı bünyelere fayda yerine zarar getiriyor. Gıda intoleransı (hassasiyeti), artık özel bir kan testi ile ölçülebiliyor. Sonuca göre hazırlanan dikkatli bir beslenme programı ile daha sağlıklı ve dinç bir yaşam sağlanmış oluyor.

Süt sağlıklı bir besin, ancak kimileri için değil... Yararları saymakla bitmeyen enginar, brokoli gibi sebzeler de tanımlayamadığınız rahatsızlıkların kaynağı olabilir. Bazı gıdalar bazı bünyelere fayda yerine zarar getiriyor. Ama şimdi obeziteden demir eksikliğine, depresyondan diyabete kadar birçok rahatsızlığın sebebi olabilen gıda intoleransı (hassasiyeti), artık özel bir kan testi ile ölçülebiliyor. Bu testi Türkiye’de uygulayan Dr. Levent Türbedar gıda intoleransıyla ilgili soruları yanıtladı.

Gıda intoleransı hayatımıza girmiş yeni bir kavram mı?

- IMUPRO300 olarak adlandırılan bu uygulama, aslında besin maddelerinin insan bünyesiyle uyumunu, uyumsuzluk sonucu ortaya çıkabilecek rahatsızlıkları ve bu rahatsızlıkları giderecek özel beslenme tavsiyelerini içeren bir tanı ve tedavi programı. Alman bir doktorun, çocuğunun sebebi bir türlü anlaşılamayan rahatsızlığını öğrenme isteği üzerine yürüttüğü çalışmalar sonucu ortaya çıkardığı bu testi, Türkiye’de de uygulamaya başladık. Bu, bilinen hiçbir alerji testine benzemiyor. Bedenimize uyumsuz gıdaları kan örneği ile ölçüyor ve bu uyumsuzluğu gidermenin yollarını gösteriyor.

Alerji ile gıda intoleransı arasında ne gibi farklar var?

- Vücudumuzla uyuşmayan gıdalar tükettiğimizde, rahatsızlık oldukça gecikmeli olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle gıda duyarlılığı ile belirli rahatsızlıklar arasındaki ilişki fark edilemiyor. Klasik alerjiler ise gıda tüketiminin hemen ardından ortaya çıkıyor. Kolayca gıda alerjisi olup olmadığını anlayabileceğiniz şiddetli cilt reaksiyonları veya şişlik gibi genel olarak bilinen belirtiler var. Alerji ve gıda intoleransı arasındaki fark bu sebeplerden dolayı kolayca ayırt edilebiliyor.

Bugüne kadar gıda intoleransının nasıl farkında oluyorduk ve nasıl önlem alabiliyorduk?

- Aslında birçoğumuz farkında olmuyor, sürekli uykulu halimizi, depresif durumumuzu, baş ağrılarımızı ya da bir türlü kilo veremeyişimizi diğer etkenlere yoruyorduk. Örneğin, salatalık yiyince karnımız hemen ağrıyorsa salatalıktan tüketmekten uzaklaşmalıyız. Ancak gıda intoleransı, etkisi çok daha sonra ortaya çıkan rahatsızlıkları da ölçtüğü için alınan önlemler kendi kendimize yaptığımız perhizlerle kıyaslanabilir nitelikte değil.

Bu testle daha önce belirleyemediğimiz ne gibi etkileri gözlemlemek mümkün?

- Yararlı görülen ve sürekli yememiz öğütlenen enginar, balık gibi yiyeceklerin belki de bize zararlı olduğunu öğrenebiliyoruz. Bir başka kişi de süt tüketiminin kendisine çok zarar verebileceğini tespit edebiliyor. Üstelik bu tespit 300 gıda için yapılabiliyor. Bu bilgileri böyle bir kan testinden önce öğrenmemiz mümkün değildi.

Gıda intoleransı ölçümü sonrasında yaptığımız düzenlemeler, hayatımızı nasıl etkiliyor?

- Gıda intoleransı testinin ardından, kişiye hangi besin maddeleri ile uyumsuzluk yaşadığına dair geniş bir rapor sunuluyor. Bu rapor doğrultusunda kişi hayatından bu besin maddelerini atarak yaşamına dikkatli bir beslenme programı ile devam ediyor. Beslenme programı sayesinde test öncesinde gıda uyumsuzluğu sebebi ile yaşamış olduğu tüm rahatsızlıklar iyileşiyor. Dolayısıyla daha sağlıklı, daha dinç bir yaşam sağlanmış oluyor.

Modern yaşama uygun yeni beslenme düzeni

tres ve çevresel faktörler, yanlış ve tekdüze beslenme gibi etkenler kişinin tüm sistemlerini olumsuz yönde etkiliyor. Sürekli yanlış beslenme; migren, baş ağrısı, sindirim sistemi bozuklukları gibi rahatsızlıklara yol açıyor. Tüm bu faktörler ve doğrudan etkisi kanıtlanmamakla birlikte çevreden aldığımız kanserojen maddeler, genetiği bozulmuş yiyecekler gıda intoleransına neden olabiliyor. Dolayısıyla mümkün olduğunca organik biçimde yetiştirilmiş, mevsiminde tüketilen yiyeceklerle çok yönlü bir beslenme programı uygulanması faydalı.

Doğanın cildimize sunduğu mucize: MAGNEZYUM

Güzellik araştırmacıları minerallerin mükemmel gücünü keşfettikleri ve onlardan kremler, losyonlar ve makyaj ürünleri geliştirdikleri andan itibaren hassas ciltlerin bakımı ve korunması da artık çok kolay. Mineraller olmasaydı biz de var olamazdık. Onlar üzerinde yaşadığımız toprağın temeli. Ama aynı zamanda vücudumuzdaki en önemli maddeler. Mineraller ve temel elementler aynı zamanda hormonların, enzimlerin ve proteinlerin yapıtaşları. Bu yüzden cilt ve organ fonksiyonlarını ve onların yenilenme süreçlerini vazgeçilmez kılıyor. İşte, güzellik endüstrisi de minerallerin tüm bu özelliklerinden sonuna kadar yararlanma peşinde. Örneğin, sodyum gibi mineraller nem depolarını düzenleyerek pürüzsüz, göz kamaştırıcı ciltler yaratıyor. Anti-stres maddesi magnezyum, cilt iritasyonunu önlerken aynı zamanda tatlı rüyalar görmemizi sağlıyor. Çinko, saçların ve tırnakların uzamasını etkiliyor. Volkanik toprağın da vücuttaki toksinleri arındırdığı ve cilt hücrelerini taze ve yeni enerjiyle doldurduğu biliniyor. Ve demiroksid; o da doğal bir cilt tonu yaratıyor.
Yazarın Tüm Yazıları