21. yüzyılın en riskli diş rahatsızlığıyla karşı karşıyayız: Asit erozyonu... Bu konudaki sorularımızı İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Taner Yücel yanıtladı.
Asit erozyonu nedir?
- Asit erozyonu; asitli yiyecek ve içeceklerin dişle teması sonucu diş minesinin yüzeyinin geçici olarak yumuşaması ile ortaya çıkıyor. Zamanla, bu asidik yumuşama önemli bir aşınmaya ve dolayısıyla da diş minesinin kalınlığının azalmasına yol açıyor. Bu da dişin dokusu, şekli ve görünümünde değişime, sonuç olarak da dişlerin daha hassas olmasına neden oluyor.
Peki asit erozyonundan nasıl korunmalıyız?
- Günümüz yaşam tarzı, tüm sağlığı etkiliyor. Modern yaşam tarzının bir parçası olan beslenme alışkanlıkları da her ne kadar sağlık için yararlı bile olsa, dişler için zararlı olabilir. Dolayısıyla dişleri asit erozyonundan korumak için beslenme alışkanlıklarına dikkat edilmeli, uygun diş sağlığı ve temizliği ürünleri kullanılmalı ve düzenli diş kontrolleri ile diş sağlığı takip edilmelidir.
Bu sorunun belirtileri nelerdir?
- Asit erozyonunun en önemli belirtisi, diş hassasiyeti durumu olarak da bilinen, sıcak ya da soğuk içecek ve yiyecek tüketimi sırasında diş ağrısı hissedilmesidir. Asitler diş minelerini aşındırmaya başlayınca, dişlerin yüzeyi yuvarlanmış, parlak, cilalı ve hafifçe sararmış bir görünüme bürünür ve alttaki dentin görünmeye başlar. Sonraki aşamalarda, dişlerde sarı lekeler, şeffaflık, aşırı hassasiyet, diş uçlarında çatlaklar ve diş yüzeyinde de küçük çukurlar görülebilir.
Tedavi nasıl gerçekleşiyor? Asit erozyonunun önlenmesi mümkün mü?
- İlk belirtilerinin zamanında tanımlanması ve korunmaya yönelik adımların atılması gerekmektedir. Düzenli diş muayenelerinde diş hekiminden asit erozyonunun belirtilerini kontrol etmesi istenmelidir.
Bu sorun nelere yol açıyor?
- Asit erozyonunun ilk safhalarında dişlerde parlaklık ya da yüzeyin aşınmasına bağlı olarak görünümlerinde değişim gözlemlenir. Diş minesi aşındıkça, minenin altındaki dentin gözle görülebilir duruma gelir. Daha ileriki aşamalarda asit erozyonu, dişlerde belirgin sarı lekelere, şeffaflığa, diş uçlarında çatlaklara, daha fazla hassasiyete ve diş yüzeyinde ufak oyuklara sebep olabilir.
Neden asit erozyonu 21. yüzyılın diş sağlığını tehdit eden en büyük tehlikesi?
- Günümüz modern yaşam şekli ve beraberinde gelen beslenme alışkanlıkları, çok da farkında olmadan diş sağlığını önemli ölçüde etkiliyor. İnsanların asit erozyonu ile ilgili bilgi sahibi olmaması, detaylarını bilmemesi rahatsızlığın önlenmesindeki en büyük engeller... Bu sebeple 21. yüzyılda asit erozyonu diş sağlığı için çürüklerden daha büyük bir tehlike durumuna geldi.
Diş macununuza
dikkat edin
21. yüzyılın yaşam biçimi ve beslenme alışkanlıkları her yaş grubundan hem kadın hem de erkekleri olumsuz yönde etkileyebiliyor. Düşük şeker oranı seçenekleri sunan günümüzün beslenme alışkanlıkları sağlıklı olarak tanımlansa da, modern olarak tanımlanan birçok yiyecek asidik olabiliyor. Bazı alkolsüz içecekler ve hatta meyve gibi katı gıdalar, genellikle asidik kategorisine giriyor. Asitli yiyecek ve içeceklerin sıkça tüketilmesi de dişlere zarar verebiliyor.
Ayrıca birçok meyvede, meyve suyunda, çayda, sirkede, şekerli ve şekersiz gazlı içeceklerde bulunan asit, diş minesinin yüzeyinin yumuşamasına ve zamanla diş minesinin aşınmasına sebep oluyor. Dişlerde asit erozyonu oluşma riskini artıran diğer önemli sebep; modern yaşamın gereklilikleri... Daha beyaz dişlere sahip olma modası, ciddi biçimde aşınmaya yol açan diş macunlarının piyasada artmasına neden oldu. Aşınmaya yol açan diş macunları ve özellikle yemeklerden hemen sonra dişlerin fırçalanması ile yüksek derecede asit içeren yiyecek ve içeceklerin tüketilmesinin bir araya gelmesi, asit erozyonunun oluşumunu hızlandırabiliyor.
Güzelliğe giden yol: KASLAR
Hareket yeteneğimizi kaslarımıza borçluyuz. Uzmanlara göre kasların çalışmaması, bedenin fiziksel olarak ölmesi anlamına geliyor. Bu yüzden çalıştırmaya başlamadan önce onları tanımamız şart.
İnsan anatomisi bize şunu gösteriyor; güzel vücut aynı zamanda düzenli ve dengeli bir kas yapısı demek... Kas, vücutta bulunan, gelişmekte olan asıl hücrelerin mezodermal tabakalarından oluşan, büzülebilen bir doku. Vücuttaki görevi güç oluşumunu ve dış ya da iç organlar arasında hareketi sağlamak.
Yaşam için gerekli olan fonksiyonların gerçekleşmesi için büyük önem taşıyan kaslar, hareket sistemimizin temelini oluşturuyor. Hareket sistemi düzgün bir şekilde çalışmadığı takdirde vücudumuz biçimsiz bir görünüme bürünüyor. Egzersizler bu sisteme ihtiyaç duyduğu hareketi vererek vücudun yeniden form kazanmasını sağlıyor.
Egzersiz yaparken bilimsel prensipler ve kurallar içinde hareket etmek, çalışmalardaki verimi ve başarıyı artıran ana unsurlar... Bilimsel gerçekler, hangi kas grubunun ne çeşit egzersizle, hangi tolerans sınırları ve açıları içinde çalıştırılması gerektiğini gösteriyor.
Bir hareketin belirtilen sınırların dışına çıkılarak yapılması, hedeflenen bölgeyi veya kas grubunu çalıştırmadığı gibi, çeşitli kas ve bağ doku sakatlanmalarına neden olarak çalışma verimini düşürüyor. Ayrıca hareketlerdeki çalışma sürati, set aralarındaki dinlenme süreleri, hareket sırasında vücudun konumu, kullanılan ağırlıkları tutuş biçimi, ellerin içe veya dışa dönük oluşu, aynı şekilde ayakların duruş biçimi ve hareket boyunca zihinsel konsantrasyon, egzersizlerin başarısını doğrudan etkileyen faktörler...
Kendimizi ince hissetmemizi ve öyle kalmamızı sağlayan kaslar, yağlardan daha az yer kaplarlar. Bunun anlamı, aynı kiloda olduğumuz birinden en az iki beden daha küçük giyinebiliriz demektir. Biz kadınların fitness ve ağırlık çalışmaları prensipleri açısından en büyük endişeleri, vücutlarımızın erkeksi görünüme sahip olacağı korkusudur. Oysa hafif kilolarla yapılan çalışmalarda kasların büyümediği bilimsel olarak tespit edilmiştir. Bununla birlikte erkeklerde kas kuvveti ve gelişimi de kadınlara nazaran yüzde 20-30 daha fazladır. Ve kadınların vücut yağ oranı genel olarak yüzde 28, erkeklerin ise yüzde 18 civarındadır.
(Kaynak Senin Seçimin/Boyut Yayınları)
Kaslara dair önemli ipuçları
n Kaslar, her canlı kitle gibi kendilerine yapılan bir uyarıya cevap verme özelliğine sahiptir... Kasların bu uyarıya cevabı ise kasılma şeklinde olur.
n Kaslar, kas-sinir arasındaki uyarıyı sinir sistemi yoluyla iletebilme özelliğine sahiptir.
n Kası, dinlenme uzunluğundan daha öteye gerip uzatırsak, bir direnç ile karşılaşırız. Bunu yapan, yani kası geren ve uzatan kuvvet kesildiği zaman, kas yine dinlenme uzunluğuna döner. İşte bu kasın elastikiyet özelliğidir.
n Kaslar şeklini değiştirmek isteyen kuvvetlere karşı iç sürtünmeler nedeniyle direnç gösterir. Kendilerine uygulanan kuvvet ile kasın direnmesi arasındaki denge hemen değil ancak bir zaman sonra meydana gelir. Bu durum ise kasların viskozite özelliği olarak bilinir.
n Kaslar, yaptığımız bir hareket ve egzersiz sonucunda bu hareketin oluşturacağı uzunluğa hemen erişmez. Uzamanın son kısmı yavaş yavaş meydana gelir. Öte yandan, hareket bitince de normal uzunluğa hemen dönmez. Kasın viskozite özelliği onun bir çeşit korunma mekanizmasıdır.
Erkekler
kadınlardan
ne ister
İnsanlığın var oluşu kadar eski bir soru: "Erkekler kadınlardan ne ister?" Mükemmel bir vücut? Akıllara durgunluk veren bir zeka? Ya da girişimci bir ruh? Annelerine benzeyen kadınları mı tercih ediyorlar yoksa onun tam zıddı bir kişilik mi ilgilerini daha çok çekiyor? Uzun boylu mu, kısa mı? Sarışın mı, esmer mi? Liste uzayıp gidiyor.
Annem gibisin!
Aslında erkeklerin yaşadıkları en büyük ikilemlerden biri... Hem annelerinden vazgeçemezler ve hayatta karşılaştıkları diğer kadınlardan da aynı şefkati beklerler, hem de annelerinin jargonuyla konuşan ve hareket eden kadınlardan hoşlanmazlar. Partnerlerinin desteğini her zaman beklerler. Dertlerini şefkatli bir kucakta anlatmayı isterler, ama iş eleştirilmeye geldiğinde; hayır! "Annem gibi konuşuyorsun" deyip işin içinden sıyrılıp çıkarlar. Siz iyisi mi ikisinin ortasını bulmaya çalışın.
Erkekler aptal kadın sever!
Duy da inanma derler ya, bu da öyle bir şey işte. Erkeklerin akıllı kadın sevmediği klişesi aslında doğru değildir. Olsa olsa rol yapmayı seven kadınlardan hoşlanabilirler. Çünkü ünlüsünden ünsüzüne hangi erkeğe sorsanız, alacağınız yanıt "Aptal kadına dayanamam" olacak. Ünlü oyuncu Haluk Bilginer, kendisiyle yapılan bir röportajda bir erkeğin yanında kendini aptal zanneden kadınlara tahammül edemeyeceğini söylüyor ve gerekçesini de şöyle açıklıyor: "Çünkü asla aptal değiller. Onların zeki ve yetenekli olduklarını görmem lazım!"
Sana ihtiyacım var!
Korumak ve kollamayı doğalarının bir gereği olarak gören erkeklerin dayanamadığı bir kadın tipi varsa, o da yardıma ihtiyacı olan kadındır. Bir kadına yardım etmek, erkeğin kendini ispat etme yollarından biridir. Bu yüzden zorda kaldığınız bir durumda yardım istemekten çekinmeyin. Aksine kendi işinizi kendiniz hallediyor olmanız onu daha çok rahatsız edecektir. Arada sırada ürkek bir tavşanı oynamak, karizmanızı bozmaz korkmayın!
Bu 5 cümleyi asla kullanmayın
n Bir şey söyleyeceğim, konuşmamız lazım: Belli ki ciddi bir şeyden söz etmek istiyorsunuz. Ya ilişkinizde bir sorun var, ya yapılması gereken angarya bir iş! Bu cümleden sonra karşınızdaki adamın "Canım söyle, ne istedin?" demesini sakın beklemeyin. Bu görüşmeyi ileri tarihe atmak için elinden geleni yapacaktır!
n Bak bakalım ne değişiklik göreceksin?: Bakmak ve görmek aynı şeyler değil hiç şüphesiz. Ayrıntıları fark etmek konusunda bütün erkeklerin başarılı olacağını sanmayın. Sarı saçlarınızı siyaha boyatmak elbette fark edilmeyecek bir değişiklik değil. Ama fark edemediğinde de onu suçlamayın. Bu tür sorular adamı zor duruma düşürüyor, dikkat edin!
n Eski sevgilim de böyle yapardı!: İlişkide açılmaması gereken bir şey varsa o da eski defterlerdir unutmayın! Hiçbir erkek bir önceki rakibiyle kıyaslanmaktan hoşlanmaz. Bu cümleyi sarf ettiğinizde kopacak fırtınaya hazırlıklı olun.
n Başım çok feci ağrıyor: Bir erkeği dünya döndükçe çıldırtacak bir durum varsa, o da partnerinin başının ağrımasıdır! Bunu duyan erkek bilir ki, o gece sevgilisinden hayır gelmez! İlişkiyi gerginleştirmemek için iyisi mi bir ağrı kesici alın ve ağrının geçmesini bekleyin. Geçmezse, başka bir bahane bulunur elbette!
n Ne düşünüyorsun?: İç dünyasını ele vermek bir erkeğin hoşuna giden şeylerden değildir. Biz kadınlar elbette çok meraklıyız ama birlikte attığınız her adım sonrası "Ne düşünüyorsun?", "Ne oldu?" gibi sorular sormanız, erkeği bunaltmaktan başka bir işe yaramaz!
ÜRÜN MARKET
Rahatlatıcı göz terapisi
n Göz problemleri giderek artan ortak bir sorun... İhmal edilirse beraberinde tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Uzun saatler bilgisayar karşısında çalışma ve okumaya bağlı rahatsızlıklar, görme alanını zayıflatıyor. "Oto Eye Rejuvenator"e evde, ofiste veya seyahat ederken günde yalnızca 4 kez 5’er dakika ayırarak tüm göz rahatsızlıklarınızın üstesinden gelmek ve gözaltı morluk ve halkalarının, gözaltı torbalarının ve kırışıklıkların oluşumunu önlemek mümkün.
Tom Ford’dan erkeklere
n Ünlü tasarımcının kendi adını taşıyan erkek parfümü, modern erkeksiliğin kişisel bir yorumu... Zarif bir imza niteliği taşıyan parfüm, nadir bulunan değerli içeriklerin en saf formlarıyla tenlerde lüks bir etki yaratıyor. Tom Ford For Men, bazıları henüz hiçbir içerikte kullanılmamış özel kombinasyonlarıyla kendini özel hissetmek isteyen erkekler için tasarlandı.
Kış ortasında tatil keyfi
n Duru Places duş jeli, formülündeki özler ile cilde bakım yapmasının yanı sıra sizlere özel banyo keyfi yaşatıyor. Gizemli Doğu ve Tropik Düşler arasında seçim yapmak size kalmış.