Paylaş
30’lu yaşlarla birlikte yavaşlıyor. Yaş ilerledikçe de bu yavaşlama yağın vücutta depolanması olarak kendini gösteriyor. Peki, metabolizmanın yavaşlamasını önlemek mümkün mü?
Özellikle 30’lu yaşlardan itibaren vücudumuzda belirgin olarak gözlemleyebildiğimiz kilo artışı, aslında tamamen metabolizmanın suçu desek yeridir. Çünkü yaş ilerledikçe bu yavaşlama daha belirginleşiyor. Metabolizma yavaşlayınca da vücutta yağ depolanması artıyor. GIisemik indeksi yüksek karbonhidrat tüketimi, yağ depolanması ile sonuçlanıyor. Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Dr. Ahmet Karaçam, tüm bunlarla bağlantılı olarak, kilo artışının insülin direncini de artırdığını, uyku düzeni ve kalitesini bozduğunu ve kişinin stresli bir yapıya sahip olduğunu belirtiyor:
“İnsülin direnci, hormon bozuklukları, uykusuzluk ve stres metabolizmayı yavaşlatan nedenlerdir. Sık kilo alıp verme, hareketsiz yaşam bir süre sonra metabolizmanın yavaşlamasına neden olur.”
Neden kilo veremiyoruz
Kilo veremiyorsanız, nedeni bir sağlık problemi olabilir.
İNSÜLİN: Öğünlerde aşırı karbonhidrat tüketimi, aşırı kalori alımı, insülin salgılanmasını artırıyor. Açığa çıkan enerji harcanamıyor ve yağ olarak depolanıyor. Bunu anlamak için aşağıdaki şikayetlerin giderek yoğunlaşması önemli:
Sabah yataktan yorgun kalkma ve gün boyu devam eden yorgunluk hali
Sık acıkma ve şekerli yeme arzusu
Yemeklerden sonra uyku gelmesi ve gün içerisinde uykuya eğilim
Konsantre olamama, hafızada zayıflama
Sabırsız ve öfkeli olma hali
Uyku bozuklukları ve horlama
TİROİD: Tiroid yetmezliği metabolizmayı yavaşlatıyor, kiloda yüzde10-30 artışa neden oluyor.
POLİKİSTİK OVER: Kadınlarda görülen yumurtalıklarda kist oluşumu, adet düzensizliği ve tüylenme ile kendini gösteren bir hastalık. İnsülin hormonunun yükselmesine ve insülin direnci oluşumuna neden oluyor. Sonuçta polikistik over sendromu olan kadınların büyük bölümünde kilo artışı ve şeker hastalığı ortaya çıkıyor.
PROLAKTİN: Kadınlarda hipofiz bezinden salgılanan, süt salgılatan prolaktin hormonunun artışı kilo almaya neden oluyor. Hipofiz bezi tümörlerinde prolaktin hormonu salgılanmasında artış ile adet düzensizliği, memelerden süt gelmesi, tüylenme ve kilo artışı görülüyor.
MİNERAL EKSİKLİKLERİ: Bilimsel çalışmalar kan kalsiyum düzeyi düşük olan kişilerde zayıflamanın zor olduğunu gösteriyor. Selenyum, çinko ve demir düzeyleri kilo verme açısından önemli.
Her yaş için farklı bakım
Yaşa bağlı olarak cildimiz de farklılaşıyor. Dolayısıyla yaşımıza uygun cilt bakım önlemlerini almak, erken yaşlanmayı önlemek ve sağlıklı bir görünüme kavuşmak için yapabileceğimiz en iyi şey. Aşağıda, yıllar içinde cildimizde meydana gelen değişiklikleri ve zamanın etkilerini hafifletmek için kullanılabilecek yaşam ipuçlarını bulabilirsiniz.
20’ler: Cildin en durağan olduğu dönemdir. Her ne kadar cilt hâlâ sıkı olsa da hücre yenilenme periyodu ideal olan 28 günün altındadır ve
25 yaştan itibaren elastin ve kolajen üretimi azalır. Buna bağlı olarak cilt rengi eşitliğini kaybeder, hele ki güneş altında çok vakit harcıyorsanız koyu lekeler, çiller ve hiperpigmentasyon görülmeye başlanır.
Ayrıca gene bu yaşlardan itibaren cildin en ince olduğu göz ve ağız bölgesinde ince çizgiler görülmeye başlanır. Unutmayın, güneşe maruz kaldığınız her 9 öğleden sonra bir ince çizginin oluşumuna katkıda bulunur.
30’lar: Kırışıklar daha da belirgin hale gelmeye başlar. Eğer gençliğinizi söz dinlemez bir güneş fanatiği olarak geçirdiyseniz şimdi bunun bedelini ödeme zamanı! UV ışınlarının kolajen ve elastin liflerine verdiği zarar daha da belirgin hale gelir. Bu lifler cildin destek birimleridir ve zamanla, bu liflerin oranı da azaldıkça cildin ağız çevresi, alın ve göz çevresi gibi bölümlerinde kırışıklıklar oluşmaya başlar. Cilt artık eşit olarak bronzlaşamaz, koyu renk lekeler daha görünür olur. Ayrıca güneşe maruz kalma sonucu kalınlaşan cilt gözenekleri tıkar ve bu da yetişkin sivilcelenmesine neden olur.
40’lar: Ciltteki kolajen, elastin ve doğal yağ kaybına bağlı olarak burundan çeneye doğru inen çizgiler oluşmaya başlar. Ayrıca ağız kenarlarında aşağıya doğru sarkma başlar. Cilt kalınlaşmasına bağlı olarak cilt daha sarı bir ten rengi alır, UV ışınları kan damarlarını genişlettiği için özellikle cildin ince olduğu göz çevresinde koyu renk halkalar oluşur. 35-45 yaş arası, cildimizde melanin üreten hücreler olan melanositlerin yüzde 10’unu kaybederiz.
50’ler: Hücre yenilenme döngüsü gençlik dönemindekinin neredeyse yarısına inmiştir. Özellikle menopozdan sonra, azalan östrojen üretimi clidin daha zayıf ve kuru hale gelmesine neden olur. Azalan kolajen üretimi nedeniyle cilt sıkılığını kaybeder. Hücre yenilenmesi daha yavaş olduğu için cildin kendini onarma süreci de yavaşlar ve sonuç olarak cilt dış etkenlere özellikle de güneş ışınlarına karşı daha hassas hale gelir.
40’lı ve 50’li yaşlarda, cildin ihtiyacı olan destekleri sağlayacak olan onarıcı ve yaşlanma etkilerini önleyici özellikle ürünler kullanılmalı.
Güneş cildin düşmanı
Mutlaka güneşten korunun.
Sigara içmeyin.
Beslenme sisteminize antioksidanlar ekleyin.
Cilt tipinize ve cildinizin ihtiyaçlarına uygun günlük bir cilt bakım rutini izleyin.
Kilo almaktan kaçının.
Düzenli uyuyun.
Stresten kaçının.
Modern ve erkeksi
Burberry’nin yeni erkek kokusu “The Beat for Men”, tarzıyla modern erkeği yansıtıyor. Tasarımıyla da en az kokusu kadar dikkat çeken parfüm, markanın aksesuvar koleksiyonunun bir parçası olduğunu gösteriyor. Günümüz trendlerini yansıtan The Beat, ağaçsı ve ferah içerikleriyle asi, geleneksel ve şıklığın simgesi oluyor. Fiyatı: 50 ml. 125 TL.
Rüya gibi kirpikler
Nefes kesen bir bakış aslında binlerce güzel kelimeden çok daha fazla şey söyler. Bakışlarımızı daha da etkili kılmak için en büyük yardımcımız şüphesiz maskaralar. Bu etkili güzellik uzmanları, teknolojinin de yardımıyla kusursuz kirpikler yaratıyor. İşte, farklı işlevleri olan maskaralardan seçmeler...
Paylaş