Neyi kınadıysam başıma geldi

İnsanın çocuğu olana kadar büyük lokma yiyip büyük konuşmaması kendi hayrına oluyormuş.

Çocuk olduktan sonra bu işin geriye dönüşü yok. Sonra oturup, o güne kadar söylediğin her şeyi çiğ çiğ yemek zorunda kalıyorsun.

Anne olana kadar arkadaşında ya da televizyonda gördüğü her şeyi isteyen çocukları ve onların bu isteğine karşı koyamayan anne babaları kınadım. Sonra ne mi oldu? Okulun açıldığı ilk haftaydı. Akşam okul çıkışında kızımı okuldan aldım. Arabaya doğru yürürken Nehir yanımızdaki öğrencinin arkasında sürüklediği çek-çek çantayı gösterdi.

Önce kolumu aşağı doğru çekiştirdi sonra "Anne ben de bu çantadan istiyorum" dedi. Eve dönüş yolunda Nehir’e şu cümleyi en az beş kez tekrarladım; "Kızım her gördüğün ve her istediğini alamayız. İmkánımız olsa bile almamız doğru değil. Sende olan her şey başkasında olamaz, başkasında olan her şey de sende olamaz. Bunu kafana sok."

Nehir’in mızmızlanmasından beni anlamadığını düşünüp, aynı cümleyi altıncı kez söylemeye hazırlanıyordum ki, Nehir bir çığlık attı ve "Bana ne! Ben çek-çek çantadan istiyorum" dedi. Dikiz aynasından öyle bir bakmışım ki, Nehir arka koltuğa çivilendi. Tam bu işi hallettiğimi düşünürken aynı hafta içinde alışveriş merkezi ziyaretimizde kızımın çek-çek çanta krizi nüksetti. Baktım kurtulamayacağım, yan çizdim; "Okula portföyle gidip gelme kuralınız var. Bana öğretmeninden ’Nehir çek-çek çantayla okula gelebilir’ yazısını getir. Ama izin yazısı hem mühürlü, hem imzalı olsun. İşte o zaman istediğin çantayı alacağım" dedim.

Nehir, benim izin káğıdı istediğimi öğretmenine anlatmış. Öğretmeni Hülya Hanım çek-çek çanta kullanmasının dezavantajlarını sıralayınca bu isteğinden vazgeçtiğini söyledi. Tam kurtuldum derken ikinci krizi okulun üçüncü haftasında yaşadık. Cuma günü okuldan gelir gelmez, çantamı elime tutuşturup beni sürükleyerek alışveriş merkezine götürdü. Melis, üzerinde Winx kızlarının yer aldığı postacı çantasıyla okula gelmiş ve Nehir o çantaya aşık olmuş!

Beni çok kızdırıyor

Mağazaların altını üstüne getirdik ama bulamadık. Bunda biraz da benim isteksizliğim rol oynadı. Nehir’in kopya bir hayat yaşamasından yana değilim. Elimden geldiği kadar engel olmaya çalışıyorum, çalışacağım da...

O gün elimiz boş eve döndük. Nehir beni postacı çantasıyla okula gitmesinin uygun olacağına ikna etti. Bir hafta sonra postacı çantayı aldım ama Melis’in kullandığı marka değildi. Bu kez Melis, Nehir’in çantasına áşık olmuş!

Başka bir kınama hadisem dayımla ilgilidir. Dayılarımdan küçük olanı çocuk ruhunu kaybetmemiş 45 yaşında bir adamdır. Neye takıldığımı iyi bildiği için bazen beni kızdırmak bazen de espri olsun diye bazı kelimeleri bozarak telaffuz eder. Ben doğrusunu tekrarladıkça o "Ben böyle biliyorum, doğrusu da budur" diye damarıma basar. Bu yüzden kaç kez anneme dayımı şikayet etmişimdir. Sen misin yıllardır dayını kınayan, Allah başına veriyor işte!

Şimdi aynı şeyi Nehir yapıyor. Bazı kelimeleri yanlış telaffuz ediyor. Ben düzeltiyorum ama Nuh diyor, peygamber demiyor. Arnavut damarı tutuyor. Neymiş efendim, ben yanlış biliyormuşum. Estetik değil, esnetikmiş, anafor değil konformuş, Ferhat Göçer değil Ferhat Göçel’miş...

Anne-babasıyla konuşurken sesini yükselten, hiç susmayan çocukları da kınamışımdır. O çocuklar Nehir’in yanında halt etmişler. Bazen papağan gibi hiç susmuyor. Hele beni bir şeye ikna edecekse kafamın üzerinde ’cik cik’ susmuyor. Benim "Nehirciğim frigo, mısır arası verelim mi?" diye soruma cevap bile vermiyor. Ne demişler; büyük lokma ye ama büyük laf etme... Neyi kınarsan Allah başına verirmiş.

Tutturan çocuklar

Yeni nesil çocukların büyük çoğunluğu televizyonda ve arkadaşlarında gördüklerini hemen almak istiyor. Anne babalar, çocuklarının bu taleplerini karşılamakta zorlanırken, uzmanlar her isteğin gerçekleşmemesi gerektiğini vurguluyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları