Pfizer Türkiye Ebeveyn Kulübü, çocukların anne-babalarının işyerinde onlarla birlikte bir gün geçirmelerini sağlamak üzere "Çocuklarınızı İşe Getirin" adında bir etkinlik düzenledi. Anne babaların bir gün de olsa gözleri arkada kalmadı.
Geçen hafta yazacaktım araya başka konular girdi, ertelendi. Pfizer Türkiye Ebeveyn Kulübü’nün, bu yıl ikincisini düzenlediği "Çocuklarınızı İşe Getirin" etkinliğine ben de katıldım. Hava nefisti. Pfizer’in Ortaköy’deki binasının terasında içimizi ısıtan güneşe canlı orkestranın çaldığı şarkılar eşlik etti. O gün çalışanlar çok mutluydu çünkü yılda bir kez de olsa çocuklarını yanlarında getirme fırsatı bulmuşlardı. Anne-babalarıyla birlikte işe gelen çocuklar, hem onların işyerini görme fırsatı buldu hem de kendileri için düzenlenen aktivitelerle eğlenceli bir gün geçirdi.
Bana sorarsanız bu aktivite çocukların kafasını karıştırdı.
Açık havada canlı müzik, dans, kukla tiyatrosu, yüz boyama, duvar boyama ve balon katlama gibi etkinliklerin yanı özel öğle yemeği mönüsü ve küçük hediyeler vardı. Çocuklar bu tablo karşısında şunu düşünmüşlerdir: "Annem (ya da babam) akşamları hep işte çok yorulduğunu söylüyor. Yalancılar, bu kadar eğlenceli bir ortamda insan yorulur mu? Keşke okul olmasa da ben de çalışsam!" İşin şakası bir yana, birkaç aylık bebeklerini de işe getiren anne-babaların keyfine diyecek yoktu. Bir gün de olsa gözleri arkada kalmamıştı.
Aranızda yaz aylarında, sömestr tatilinde çocuklarını işe götüreniniz vardır. Ancak onlar işyerindeyken çok da verimli bir çalışma günü geçirilmediğini en iyi bilenlerdenim. Nehir 10 yaşında ama taş çatlasa bir iki kez işe götürmüşümdür. İşle ilgili asıl macerayı birkaç yıl önce bir yarı iş, yarı tatil sayılabilecek bir seyahatte yaşadım.
Önce anneyim
Çocuk kulübüne bırakamayınca Nehir’e röportaj sırasında yanımda uslu usla oturmasını tembihledim. Tam birinci soruyu sorup yanıt almaya hazırlanırken Nehir göğsünün ağrıdığını söyleyerek kucağıma atladı. Karşımda CEO, kucağımda göğsü ağrıyan kızım. İçimden "Önce anneyim, sonra gazeteciyim" sözlerini geçirdim. Kızımı iyice kucağıma alıp, bir elimle göğsünü ve karnını ovaladım. Karşımdaki CEO ise sorularımı yanıtlamayı sürdürdü.
Ama ortada öyle komik bir tablo oluştu ki, gülmemi durduramadım. Ben gülünce, karşısındaki manzara karşısında CEO da gülmeye başladı. CEO’ya "Çok özür dilerim. 16 yıllık gazetecilik hayatımda ilk kez başıma böyle bir olay geliyor" dedim. Hafta sonu olması, biraz da işin içine çocuk girmesi nedeniyle CEO, "Rica ederim. İnanın ben de ilk kez böyle bir şey tecrübe ediyorum" yanıtını verdi. Adam daha ne desin?
Biz ana-kız, röportaj bitiminde odadan tırıs tırıs çıktık. Kapının önünde Nehir’i haşlamayı düşünürken "Ne yapayım anne, göğsüm çok ağrıyordu. Senin röportajın benim ağrımdan daha mı önemli?" diye sorunca kalakaldım. Gerçekten de hangisi daha önemliydi?
O gün beni bir yaşıma daha sokan olayı şimdi gülümseyerek hatırlıyorum. Her sabah işe gitmek üzere evden çıkan anne-babalar ardında "Nereye gidiyorsun?" diye soran bir çift minik yaşlı göz bırakır. Bu nedenle Pfizer Türkiye Ebeveyn Kulübü’nün çocukların anne-babalarının işyerinde onlarla birlikte bir gün geçirmelerini sağlamak üzere "Çocuklarınızı İşe Getirin" adındaki etkinliği diğer işyerlerine de örnek olabilir. Yeni sloganımız şu olsun: Yılda bir kez iş yerlerimiz çocuk sesleriyle çınlasın!