Hastalık hastası çocukla yaşamak

Tıp dilinde hipokondriaz denilen "hastalık hastalığında" kişiler hem hasta olmaktan hem de hastalığın doğuracağı sonuçlardan korkuyor. Her şeye yanlış anlamlar yükleyip, hastalık belirtisi olarak görüyorlar. Tıpkı kızım gibi...

Hastalık hastası bir yetişkinle yaşamaktan daha kötüsü ne olabilir? Hastalık hastası bir çocukla yaşamak... İTP (İdyopatik Trombositopenik Purpura) ile tanıştıktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Hastaneden çıkışımızla birlikte kritik bir süreç bizi bekliyordu.

İlk bir hafta Nehir’i neredeyse 24 saat gözlem altında tuttum. "Uyumadın mı" diye sorarsanız uyumadım. Uyuma ihtimalime karşı her bir saat arayla saat kurdum ve Nehir’in tüm vücudunu kontrol ettim. Bir haftadan sonra bu kontrol başka bir şekle dönüştü. Geceleri kalkıp lambayı açmak yerine kontrollerimi cep telefonu ışığıyla yaptım.

Bu arada sürekli "Bak kızım, bundan sonra kendi kendinin doktoru olacaksın. Kafanı bir yere çarparsan ya da düşersen, birisi seni iterse en yakınında kim varsa haberdar et. Elini yüzünü yıkarken ağzının içini kontrol et. Sen artık bu hastalığın belirtilerinin ne olduğunu biliyorsun. Bu konuda dikkatli olacağına dair sana güvenmek istiyorum" dedim. Demez olsaydım!

10 gün sonra okula başladı. Öğle yemeğinde domates yiyip yiyemeyeceğini sormak için beni buldu. İkinci günü yüzünde çıkan sivilce yüzünden revire gitti. Üçüncü günü başı ağrıdığı için revirde 1 saat yattı. Dördüncü günü karnı ağrıdığı için yemek yemedi.

Ultrason bile çektirdik

Beşinci günü evde sesi uzun süre sesi çıkmayınca odalara baktım, bulamayınca mutfağa girdim. Dijital ateş ölçeri alıp kolunun altına koymuş, dıt dıt yapmasını bekliyordu. "Hayırdır kızım, ne yapıyorsun?" diye sorduğumda "Sanıyorum ateşim var. Onu ölçüyorum" yanıtını verdi.

O ara sağ göğsüne dokunamadığını söyledi. Ne var diye bakmak için bile izin vermedi. Göğsü acıyormuş. Memesindeki hassasiyet bir hafta devam edince kan tahlillerini götürdüğümüzde doktorumuza gösterdik. Profesör Cengiz Canpolat "Diğer göğsüne göre bir farklılık var. Bir-iki hafta bekleyin. Kızarma, akıntı ya da şişme olursa ultrason çektirmekte yarar var" dedi. Nehir bunu duydu ya, durdurabilene aşk olsun! O gece göğsünün ağrısından(!) bir türlü uyuyamadı. Hatta ağrısından(!) okula bile gidemeyeceğini söyledi.

Anneme rica ettim, ertesi günü başka bir çocuk doktoruna götürdü. Öğle saatlerinde aradılar, doktor hemen ultrason çektirilmesini istemiş. SSK’dan randevu alayım dedim, Temmuz’a gün verdiler (Allah maddi durumu iyi olmayana yardım etsin. Doktor acil diyor, hastane dört ay sonrasına gün veriyor).

Ertesi gün özel hastaneden aldığımız randevuya gidene kadar Nehir göğsünün ağrısından duramadı! Ultrason çekildi. Rapora göre artık kızım büyümeye başlamış. Meme oluşumu görüldü. Raporu aldıktan bir gün sonra Nehir’in ağrısı falan kalmadı, hassasiyeti geçti. Aynı şeyi gözü için de yaptı. Tahtayı göremiyormuş, buğulu görüyormuş. 15 gün boyunca sürekli şikáyet edince bize göz doktorunun yolu göründü. Gittik, en ince detayına kadar gözü kontrolden geçti. Hiçbir şeyi yokmuş. Eve dönerken sevgili kızım ne derse beğenirsiniz; "Galiba önümde oturan Burak yüzünden tahtayı göremiyorum."

Küçük hanıma hastane de beğendiremiyorum. Doktora gidilecekse önce hangi hastane olduğunu soruyor. Beğenmediyse gitmiyor. Doktor tercihleri de var. İyi iletişim kurduğu doktorlarla sık sık görüşmek istiyor. Mesela ilk hafta her gün kan vermek için evimize yakın bir laboratuvara gittik. Parmakları delik deşik olmuştu. Laboratuvarın sahibi hastalığın hassasiyeti nedeniyle Nehir’le yakından ilgilendi, kan alırken zorlamadı. İyi diyalogları sayesinde Nehir laboratuvara keyifle gitti, Cemal amcasına resim yapıp götürdü.

En son vukuatımız ise suçiçeği ile ilgiliydi. Sınıftan bir-iki çocuk suçiçeği oldu. Geçen hafta revirden çağırdılar: Nehir ve üç arkadaşı suçiçeği olduk diye revire inmişler. Doktor Gamze Hanım çocukların üzerini çıkarmış, kontrol ediyordu. Nehir beni görür görmez ağlamaya başladı. Suçiçeği olmaktan korkuyormuş, hastaneye yeniden yatmak istemiyormuş. Dört çocuğun hiçbirinde suçiçeği çıkmadı.

Bedenine karşı hassas

Nehir tam bir hastalık hastası oldu. İnanın bu durumdan çok rahatsızım. Durumumuz nedir diye araştırdım. Çünkü gözüm korktu. Tıp dilinde Hipokondriaz denilen "hastalık hastalığında" kişiler hem hasta olmaktan hem de hastalığın doğuracağı sonuçlardan korkuyor. Ama hasta rolünün sağlayacaklarından yararlanmak için hasta olmayı bilinç dışı olarak arzu ediyorlar. Hastalık ayrıca kişinin yaşayabileceği sorunlara, eksikliklere neden olarak da gösteriliyor. Hastalık hastalığında gerçek şikáyetler duyulmuyor. Hastalık hastaları kendi beden sağlığı ile aşırı uğraşıyor.

Sağlık sorunları nedeniyle hastaneye başvuranların yüzde 4-6’sında hastalık hastalığı tespit ediliyor. Rahatsızlık her yaşta başlayabiliyor ama en çok 20-30 yaş arasında görülüyor. Hastalık hastaları vücudun normal çalışmasına ait bir takım belirtilere anormal gözü ile bakıyorlar. Her şeye yanlış anlamlar yükleyip, hastalık belirtisi olarak görüyorlar. Örneğin kalp atışları, terleme, hıçkırık, öksürme, esneme, kabızlık, göz seyirmeleri gibi durumlar, ciddi bir hastalık (kanser, kalp krizi gibi) bulunduğu fikrini oluşturuyor. Çoğunlukla yeterli tetkik ve muayene yapılmadığından şikáyet ediyorlar.

Hastalık hastaları kendilerine kondurdukları hastalık nedeniyle özel bir muamele beklentisi içinde oluyorlar. Bu nedenle işlerine yönelik dikkat ve ilgileri azalıyor. Devamlı olarak sevk alarak, hastanede yatış, check-up, tomografi, MR incelemeleri talep ediyorlar. Hastalık hastalığı yakın birinin kaybı ya da stresli bir dönemi takiben su yüzüne çıkıyor.

İTP ciddi bir hastalık. Yeniden hastalanma korkusunun Nehir’de bu hassasiyete neden olduğunu düşünüyorum. Ama kızımın bu hassasiyeti yüzünden sağlık konusunda ciddi harcamalar yapıyorum. Ya Nehir hastalık hastası olmaktan kurtulacak ya da ben tüm kazandığımı hastanelere dağıtacağım.

astalık hastası bir yetişkinle yaşamaktan daha kötüsü ne olabilir? Hastalık hastası bir çocukla yaşamak... İTP (İdyopatik Trombositopenik Purpura) ile tanıştıktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Hastaneden çıkışımızla birlikte kritik bir süreç bizi bekliyordu.

İlk bir hafta Nehir’i neredeyse 24 saat gözlem altında tuttum. "Uyumadın mı" diye sorarsanız uyumadım. Uyuma ihtimalime karşı her bir saat arayla saat kurdum ve Nehir’in tüm vücudunu kontrol ettim. Bir haftadan sonra bu kontrol başka bir şekle dönüştü. Geceleri kalkıp lambayı açmak yerine kontrollerimi cep telefonu ışığıyla yaptım.

Bu arada sürekli "Bak kızım, bundan sonra kendi kendinin doktoru olacaksın. Kafanı bir yere çarparsan ya da düşersen, birisi seni iterse en yakınında kim varsa haberdar et. Elini yüzünü yıkarken ağzının içini kontrol et. Sen artık bu hastalığın belirtilerinin ne olduğunu biliyorsun. Bu konuda dikkatli olacağına dair sana güvenmek istiyorum" dedim. Demez olsaydım!

10 gün sonra okula başladı. Öğle yemeğinde domates yiyip yiyemeyeceğini sormak için beni buldu. İkinci günü yüzünde çıkan sivilce yüzünden revire gitti. Üçüncü günü başı ağrıdığı için revirde 1 saat yattı. Dördüncü günü karnı ağrıdığı için yemek yemedi.

Ultrason bile çektirdik

Beşinci günü evde sesi uzun süre sesi çıkmayınca odalara baktım, bulamayınca mutfağa girdim. Dijital ateş ölçeri alıp kolunun altına koymuş, dıt dıt yapmasını bekliyordu. "Hayırdır kızım, ne yapıyorsun?" diye sorduğumda "Sanıyorum ateşim var. Onu ölçüyorum" yanıtını verdi.

O ara sağ göğsüne dokunamadığını söyledi. Ne var diye bakmak için bile izin vermedi. Göğsü acıyormuş. Memesindeki hassasiyet bir hafta devam edince kan tahlillerini götürdüğümüzde doktorumuza gösterdik. Profesör Cengiz Canpolat "Diğer göğsüne göre bir farklılık var. Bir-iki hafta bekleyin. Kızarma, akıntı ya da şişme olursa ultrason çektirmekte yarar var" dedi. Nehir bunu duydu ya, durdurabilene aşk olsun! O gece göğsünün ağrısından(!) bir türlü uyuyamadı. Hatta ağrısından(!) okula bile gidemeyeceğini söyledi.

Anneme rica ettim, ertesi günü başka bir çocuk doktoruna götürdü. Öğle saatlerinde aradılar, doktor hemen ultrason çektirilmesini istemiş. SSK’dan randevu alayım dedim, Temmuz’a gün verdiler (Allah maddi durumu iyi olmayana yardım etsin. Doktor acil diyor, hastane dört ay sonrasına gün veriyor).

Ertesi gün özel hastaneden aldığımız randevuya gidene kadar Nehir göğsünün ağrısından duramadı! Ultrason çekildi. Rapora göre artık kızım büyümeye başlamış. Meme oluşumu görüldü. Raporu aldıktan bir gün sonra Nehir’in ağrısı falan kalmadı, hassasiyeti geçti. Aynı şeyi gözü için de yaptı. Tahtayı göremiyormuş, buğulu görüyormuş. 15 gün boyunca sürekli şikáyet edince bize göz doktorunun yolu göründü. Gittik, en ince detayına kadar gözü kontrolden geçti. Hiçbir şeyi yokmuş. Eve dönerken sevgili kızım ne derse beğenirsiniz; "Galiba önümde oturan Burak yüzünden tahtayı göremiyorum."

Küçük hanıma hastane de beğendiremiyorum. Doktora gidilecekse önce hangi hastane olduğunu soruyor. Beğenmediyse gitmiyor. Doktor tercihleri de var. İyi iletişim kurduğu doktorlarla sık sık görüşmek istiyor. Mesela ilk hafta her gün kan vermek için evimize yakın bir laboratuvara gittik. Parmakları delik deşik olmuştu. Laboratuvarın sahibi hastalığın hassasiyeti nedeniyle Nehir’le yakından ilgilendi, kan alırken zorlamadı. İyi diyalogları sayesinde Nehir laboratuvara keyifle gitti, Cemal amcasına resim yapıp götürdü.

En son vukuatımız ise suçiçeği ile ilgiliydi. Sınıftan bir-iki çocuk suçiçeği oldu. Geçen hafta revirden çağırdılar: Nehir ve üç arkadaşı suçiçeği olduk diye revire inmişler. Doktor Gamze Hanım çocukların üzerini çıkarmış, kontrol ediyordu. Nehir beni görür görmez ağlamaya başladı. Suçiçeği olmaktan korkuyormuş, hastaneye yeniden yatmak istemiyormuş. Dört çocuğun hiçbirinde suçiçeği çıkmadı.

Bedenine karşı hassas

Nehir tam bir hastalık hastası oldu. İnanın bu durumdan çok rahatsızım. Durumumuz nedir diye araştırdım. Çünkü gözüm korktu. Tıp dilinde Hipokondriaz denilen "hastalık hastalığında" kişiler hem hasta olmaktan hem de hastalığın doğuracağı sonuçlardan korkuyor. Ama hasta rolünün sağlayacaklarından yararlanmak için hasta olmayı bilinç dışı olarak arzu ediyorlar. Hastalık ayrıca kişinin yaşayabileceği sorunlara, eksikliklere neden olarak da gösteriliyor. Hastalık hastalığında gerçek şikáyetler duyulmuyor. Hastalık hastaları kendi beden sağlığı ile aşırı uğraşıyor.

Sağlık sorunları nedeniyle hastaneye başvuranların yüzde 4-6’sında hastalık hastalığı tespit ediliyor. Rahatsızlık her yaşta başlayabiliyor ama en çok 20-30 yaş arasında görülüyor. Hastalık hastaları vücudun normal çalışmasına ait bir takım belirtilere anormal gözü ile bakıyorlar. Her şeye yanlış anlamlar yükleyip, hastalık belirtisi olarak görüyorlar. Örneğin kalp atışları, terleme, hıçkırık, öksürme, esneme, kabızlık, göz seyirmeleri gibi durumlar, ciddi bir hastalık (kanser, kalp krizi gibi) bulunduğu fikrini oluşturuyor. Çoğunlukla yeterli tetkik ve muayene yapılmadığından şikáyet ediyorlar.

Hastalık hastaları kendilerine kondurdukları hastalık nedeniyle özel bir muamele beklentisi içinde oluyorlar. Bu nedenle işlerine yönelik dikkat ve ilgileri azalıyor. Devamlı olarak sevk alarak, hastanede yatış, check-up, tomografi, MR incelemeleri talep ediyorlar. Hastalık hastalığı yakın birinin kaybı ya da stresli bir dönemi takiben su yüzüne çıkıyor.

İTP ciddi bir hastalık. Yeniden hastalanma korkusunun Nehir’de bu hassasiyete neden olduğunu düşünüyorum. Ama kızımın bu hassasiyeti yüzünden sağlık konusunda ciddi harcamalar yapıyorum. Ya Nehir hastalık hastası olmaktan kurtulacak ya da ben tüm kazandığımı hastanelere dağıtacağım.

Joker-Maxitoys Bebek Şenliği

Bebek ve çocuklara yönelik ürün yelpazesine sahip olan Joker/Maxitoys mağazalarında Bebek Şenliği başladı. 15 Mayıs tarihine kadar sürecek geleneksel Bebek Şenliği’nde anneleri birçok sürpriz bekliyor. Şenlikte, bebek gelişiminde ailelerin yararlanabileceği bilgilerden oluşan eğitimler verilecek, bebek bakımı konusunda annelerin sorularına yanıt aranacak. Alışveriş için özel promosyonları da takip edin. Her 200 YTL alışverişe 40 YTL’lik hediye çeki verileceğini bir kenara not alın.

Anneniz için bir fidan

Yurt içi/yurt dışı arama hattı Alo811, Anneler Günü’nde annelerine kalıcı bir armağan vermek isteyenler için özel bir kampanya düzenliyor. Alo811’in Türçek işbirliği ile düzenlediği "Anneniz için bir fidan dikin" kampanyasıyla annenize kalıcı bir hediye verirken binlerce canlıya oksijen kaynağı ve yaşam alanı yaratabilirsiniz. 16 Nisan-9 Mayıs tarihleri arasında 100 YTL kontör dolumu yapanların anneleri adına fidan dikilecek. Hediye edilen fidanın yıllık gelişimi Türçek tarafından annenize bildiriliyor. Kampanya bilgileri www.alo811.com adresinde...

Hastalık hastalığı belirtileri

4 Kişi vücudunda hissettiği, algıladığı farklılıkları yanlış yorumlayıp, bunlara kötü bir anlam verir. Ağır bir hastalığı olduğu ya da olacağı korkusunu yaşar.

4 Gereken inceleme ve muayenelerin hekimlerce yapılmasından sonra bir sorunun olmadığının söylenmesine rağmen, hasta olduğuna dair düşünceleri devam ettirir.

4 Hastanın bu düşünceleri kendinde yüksek bir gerilime yol açar, mesleki ve sosyal alanlarda bozulmalara neden olur.

4 Bu rahatsızlık en az 6 ay devam eder.
Yazarın Tüm Yazıları