Ebeveynin ölüm haberi karşısında bir çocuk ne yapar? Durumu yok saymayı mı tercih eder yoksa kendinden geçercesine ağlayarak mı tepki verir?
Çocukların tepkileri nasıl olursa olsun, buna saygı duymak ve kendi yasını yaşamasına izin vermek gerekir.
ayram öncesiydi... Ölümün ne olduğunu bile anlayamayacak yaştaydılar. Gözyaşları birbirine karışan 2 yaşındaki Zeliha ile 3 yaşındaki Güneş’in o hali bayram sevincinin üzerine kara bir bulut gibi çöktü. Onların acısı acımız oldu. Bir hayırsever (!) bayramlık alıp, etiketleri üzerindeki ayakkabıları kameraların önünde çocuklara giydirdi. Sonra da kameralara nasıl bir hayırsever olduğunu anlattı. O kara bulut biraz daha karardı.
Bayramdan hemen sonraydı... Zeliha ve Güneş yine gazete sayfalarındaydı. Onlara sahip çıkılmıştı! O güne kadar görmedikleri giysilerin, ayakkabıların, oyuncak bebeklerin sahibi olmuşlardı. Mutluydular herhalde... Ama babaları yoktu... Yoksunluk çektikleri her şey önlerine getirilmişti. Babaları gitmişti ama özlemini çektikleri her şey önlerine getirilmişti. Sonuçta onlar çocuktu... Acaba güzel giysiler, renkli oyuncaklar babalarının acısını unutturmuş muydu?
Biz neden böyleyiz? Neden insanlarımızı ya açlıktan ya da tokluktan öldürüyoruz? Neden bir türlü orta yolu bulamıyoruz? Neden yaraya parayla pansuman yapmaya çalışıyoruz?
Ben bu duyguyu iyi bilirim. O acıyı yaşayanların yerinde olmak isteyenlerin sayısı öyle çoktur ki!
Onun yerinde olsam
Yıllar önceydi... Gazi olayları ülke gündemini sarsıyordu. Gözünü budaktan esirgemeyen bir muhabir olarak olayların tam orta yerindeydim. O günlerde İstanbul’un caddelerini bir fotoğraf süslemişti. Bir polis kucağında küçük bir kız çocuğunu olaylardan korumaya çalışıyordu. Emniyetin billboardlarda kullandığı fotoğrafta yer alan küçük kızı buldum. İstanbul’un içinde dehşet verici bir yoksulluk içinde yaşıyordu.
Ailesi bir kuru soğana, ekmeğe bile muhtaçtı. Milliyet gazetesi olarak aileye elimizden gelen yardımı yapmaya çalıştık. Arabadan yardım poşetlerini indirirken mahalleli etrafımı sardı. Hepsi yoksuldu. Sadece o yardım paketleri onların evine girsin diye o küçük kız çocuğunun yaşadığı dehşeti kendi çocuklarına yaşatmaya hazırdılar.
Maalesef ortasını bulamıyoruz. Aynı şeyleri evde yaşamıyor muyum? Nehir’in işine ne gelirse, o tarafta yer alıyor. Benim yurtdışı seyahatlerime baştan karşı çıkıyor ama dönüşte gelecek hediyelere de ağzının suları akıyor. İki ayrı uçta gidip geliyor. Ne yardan, ne serden vazgeçiyor.
Yaraları sarmak
Bu gelgitleri yaşayan sadece çocuklar mı? Ayrılık acısını başka birinin kollarında unutmaya çalışan yetişkinlerin sayısı az mı sanıyorsunuz? Acının üzerini örtmek zordur. Hele çocuk için... Ebeveynin ölüm haberi karşısında bir çocuk ne yapar? Durumu yok saymayı mı tercih eder yoksa kendinden geçercesine ağlayarak mı tepki verir? Şehidimizin iki küçük emaneti çok ağladı. Akrabaları onları susturmaya çalıştı. Çocukların tepkileri nasıl olursa olsun, buna saygı duymak ve kendi yasını yaşamasına izin vermek gerekir.
Babalarını kaybeden Zeliha ve Güney uzun bir süreliğine annesini de kaybetmiş gibi yaşamak durumunda kalabilir. Çünkü hayatta kalan annenin kendi yasını yaşamak ve yeni duruma alışması için zamana ihtiyacı var. Böyle bir durumda çevrenin desteği çok önemli. İşte o çevre biziz... Yani tüm Türkiye... Anne baba olmayı öğreniyoruz. Adları ne olursa olsun terörle mücadele kahramanlarının geride bıraktığı emanetlerin yoksunluk çekmelerinin önüne geçelim, ama acılarını paramızla değil sevgimizle iyileştirelim. İşte o zaman yaralı çocuklar kalmamış olacak.