Paylaş
Muhatap ülkelerin bu kadar tepki göstermesinden de bu anlaşılıyor.
Türkiye ve UMH, Akdeniz’de Türkiye’nin güneybatısından Libya’nın kuzeydoğusuna uzanan 29.9 km genişliğinde bir hat çekerek deniz yetki alanı olarak belirledi. Ve Yunanistan’ın Girit Adası’nın güneydoğusunda kalan bir bölgede Libya ile Türkiye arasındaki deniz sınırı çekilerek önceki gün de Birleşmiş Milletler’e bildirim yapıldı.
Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK), Mısır ve İsrail kendi aralarında zengin hidrokarbon yataklarının bulunduğu tahmin edilen bölgede doğu Akdeniz’de paylaşım ve işbirliği sağlayacak adımlar atarken bir yandan da Akdeniz’e en uzun kıyısı bulunan ülkelerden Türkiye’yi masadan dışlıyordu.
BORU HATTINA SET
Türkiye ise peş peşe yaptığı hamlelerle Doğu Akdeniz’de elini kuvvetlendirdi. Önce askeri gücünü sahaya sürerek yabancı şirketlerin Rum Kesimi’nin tek taraflı parsellediği tartışmalı bölgelerde sondaj yapmasını engelledi. Sonra Yavuz ve Fatih sondaj gemileriyle Barbaros sismik gemisini savaş gemileri eşliğinde bölgeye sevk ederek kararlılığını ilan etti.
Libya ile yapılan anlaşma bu kararlılığı bir adım daha öteye götürürken diğer ülkelerin doğalgazı denizaltından Avrupa’ya ulaştırma planının önüne de set çekilmiş oldu. Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ve İsrail, doğu Akdeniz’de özellikle İsrail ve Mısır açıklarında keşfedilen büyük doğalgaz kaynaklarını, en kısa yol olan Türkiye’yi devre dışı bırakarak Akdeniz altından boru hattıyla Avrupa’ya ulaştırmayı planlıyordu.
Şimdi 2 bin km uzunluğunda olması planlanan bu EastMed boru hattının her hâlükârda Türkiye ile Libya UMH’nin ilan ettiği deniz yetki alanı bölgesinden geçmesi gerekiyor. Bu durumda bölge ülkeleri ya Türkiye’den onay alarak ya da Ankara’yı müzakerelere dahil ederek ilerleyebilecektir.
DİĞER AKTÖRLER KİM
Doğu Akdeniz’in paylaşımı bir yandan bölge ülkeleri arasında gerilimi arttırken öte yanda da buralarda yatırım ve sondaj yapan Fransız Total, İtalyan ENI, Amerikan Noble, Katar Petrol gibi uluslararası şirketler var. Bu da bölge ülkeleri dışında başka ülkelerin de burada çıkar hesapları olduğu anlamına geliyor.
Yunanistan ve Rum Kesimi şimdi Avrupa Birliği’nin ve Birleşmiş Milletler’in desteğini arkasına almaya çalışarak Türkiye’nin bu hamlesini uluslararası hukukun ihlali olarak göstermeye çalışıyor. Ancak dün toplanan AB liderlerinin hukuk uzmanlarının görüşünü bile beklemeden Türk-Libya mutabakatını ‘uluslararası hukuk ihlali’ olarak kabul etmesi, bu konuya yaklaşımlarının pek de tarafsız olmayacağını gözler önüne seriyor.
DİYALOĞA TEŞVİK
Mutabakatın akıbetiyle ilgili en önemli unsurlardan biri ise Libya’daki iktidar mücadelesinde kimin galip geleceği. Türkiye, BM tarafından tanınan Trablus’ta konuşlu UMH ile anlaştı. Ancak Mısır, BAE, Fransa, Ürdün gibi ülkeler tarafından desteklenen Tobruk’ta konuşlu General Halife Hafter güçleri Türkiye ile anlaşma yapan Fayiz es Serrac yönetimini devirerek iktidarı ele geçirmeyi hedefliyor. Türkiye’nin UMH talep ederse asker yollayabileceği tartışması da buradan kaynaklanıyor.
Ezcümle, Türkiye’nin bu sürpriz hamlesi, bölge ülkelerinin çıkar bölgelerine ve boru hatlarına dair çizmeye çalıştığı haritaları bir anda geçersiz kıldı. Ankara, Rum Kesimi dışında diğer bölge ülkeleriyle de anlaşmaya hazır olduğu mesajını verirken Türkiye-Libya koridoru, tarafları diyaloga zorlayıcı bir hamle olarak tarihe geçebilir.
Paylaş