Paylaş
TAZİYE.
Lafı uzatmayacağım. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bazı ülkelerde ‘Ermeni Soykırımını Anma Günü’ sayılan 24 Nisan öncesinde 1915 olaylarında hayatını kaybeden Ermenilerin torunları için taziye mesajı açıklaması gerçekten de Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun dediği gibi diplomasi de ezber bozdu.
Oysa çoktan atılması gereken, gecikmiş insani bir adımdı.
99’uncu yılda bile olsa böyle bir açıklamanın yapılabilmiş olması hem Türkiye’deki kamuoyu hem de Azerbaycan ile ilişkiler düşünüldüğünde yine de cesur bir girişimdir.
*
ERMENİSTAN.
Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, yaptığı açıklamada 24 Nisan’ın sembolik bir gün olduğunu, ‘Ermeni soykırımının’ orada başlayıp orada bitmediğini belirtti.
Sarkisyan’a göre Osmanlı’nın mirasçısı olan Türkiye’nin inkâr politikasıyla soykırım devam ediyordu.
Türkiye’nin gelecek nesillerini bu ağır yükün altından kurtarması için ‘Ermeni Soykırımı’nın 100’üncü yılının” bir fırsat olduğunu öne sürdü.
O dönemde masum kurbanlara sahip çıkan Türkleri de onurla andığını belirten Sarkisyan’a göre artık söz değil, somut adım atma zamanı. Ve Türkiye’nin kapalı sınırını açıp ilişkileri normalleştirerek başlayabileceğini söyledi.
*
SERT TEPKİ.
Ermenistan’ın 100’üncü yıl etkinliklerini organize etmekle görevlendirdiği Erivan’daki Ermeni Soykırımı Müzesi Başkanı Hayk Demoyan’ın tepkisi ise daha sertti. Başbakan Erdoğan’ın açıklamasını açık mektupla yanıtladı.Metnin bir yerinde şu sözlere de yer verdi:
“Açıklamanızda ‘demokrasi’, ‘barış’, ‘hukukun üstünlüğü’, ‘hoşgörü’ gibi evrensel değerlerden bahsediyorsunuz. Size şunu sormak istiyorum; Ermenistan ile sınırlar kapalıyken, Hrant Dink’in katilleri hâlâ cezasız kalmış ve onurlandırılırken, Ermeni anıtları tamamen yok edilme tehlikesiyle karşı karşıyayken, Suriye’deki Ermeni köyü Keseb’e saldırılar düzenleyen İslami radikaller Türkiye tarafından desteklenirken, niye bu kelimeleri kullanıyorsunuz?”
*
SOYKIRIM.
Eski Yunan’da ‘kabile, ırk’ anlamına gelen ‘genos’ ile Latincede ‘öldürmek’ anlamına gelen ‘cide’ kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. ‘Genocide’ olarak literatüre geçen Türkçeye ‘soykırım’ olarak çevrilen kelimenin fikir babası ise Yahudi asıllı Polonyalı hukukçu Raphael Lemkin’dir.
Rivayete göre 1900 doğumlu olan Lemkin, Osmanlıların Ermenilere yönelik saldırıları, antisemitik katliamlar ve bazı grupları hedef alan şiddet karşısında bu kavramı geliştirir.
Dünyada 22 ülke, ABD’de ise 42 eyalet 1915 olaylarını ‘Ermeni soykırımı’ olarak tanıyor. Belli ki, 100’üncü yıla girilmişken bu sayı da Türkiye’ye baskı da artacak.
*
YENİDEN.
24 Nisan 1915’te İstanbul’daki Ermeni liderlerinin tutuklanmasıyla başlayan, Anadolu’daki Ermenilerin tehcir edilmesiyle devam eden insanlık trajedisi, ister inkâr edin, ister etmeyin tarih sayfalarında bir şekilde yer alıyor.
2009 yılında Türkiye ve Ermenistan, iki ayrı protokolle ilişkilerin normalleştirilmesi sürecini başlatmayı denemişti. Ancak Türkiye’nin sınırın açılması için süreci Dağlık Karabağ sorunuyla ilişkilendirmesi, Azerbaycan ile Ankara arasında tansiyonun yükselmesi, üstüne üstlük Ermeni Anayasa Mahkemesi’nin protokole itirazı sürecin 22 Nisan 2010’da tıkanmasına yol açmıştı.
Ermenistan, mutabakatların askıda olduğunu söylese de belli ki, o zamanki uzlaşma sorunu çözecek, problemlere karşılık verecek kapsam ve içerikte değildi. Öyle olsa zaten taraflar kabul eder, sorun çoktan çözülmüş olurdu.
Erdoğan’ın açıklaması her ne kadar “resmi görüşün yeniden paketlenmesi” gibi yorumlansa da ikili ilişkiler için yine de bir fırsattır. Türkiye ve Ermenistan anlaştıkları noktaları bir kenara yazıp çözemedikleri konular üzerinde yeniden görüşmeye başlamalı. Artık acıları gömmek değil, paylaşıp azaltma zamanıdır. Ve buna imkân tanınmalıdır.
Paylaş