Paylaş
Aslında çok umursuyoruz, bu kadar tepki vermemiz, bu kadar öfkeli olmamız bundan değil mi?
Bir asır önce Osmanlı döneminde işlendiği söylenen suçların bizim üzerimize atılmasından rahatsız oluyoruz. İftiraya uğramış hissediyoruz.
Dünya Ermeni anma etkinliklerine odaklanmışken bizim Gelibolu’da Çanakkale Savaşı’nı anmak için uluslararası bir tören düzenlememiz bundan değil mi?
Bir yandan da pür dikkat Washington’a kulak kesilmiş durumdayız.
1915 olaylarının 100’üncü yıldönümünde ABD Başkanı Barack Obama ‘soykırım’ diyecek mi, demeyecek mi?
*
PAPA Françesko geçen haftaki ayin sırasında ‘soykırım’ dedi. Avrupa Parlamentosu Türkiye’ye ‘tanı’ çağrısı yaptı.
22 ülke Ermeni tehcirini ‘soykırım’ sayıyor. Uluslararası basın son günlerde ‘soykırım’ sözünden geçilmiyor.
Başkan Obama, dese de demese de aslında Türkiye uluslararası kamuoyunda bayağı bayağı o yaftayı yemiş durumda.
Televizyon ünlüsü Kim Kardashian’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı Ermenistan turu, George Clooney’nin eşi Amal Clooney’nin AİHM’deki Ermeni davasında avukatlık yapmasıyla iddialar siyasi ve uluslararası tartışmanın ötesine geçip popüler bir hal aldı.
*
ANCAK Başkan Obama’nın ne diyeceği yine de çok önemli.
Şimdiye kadar Ermenilerin soykırımı andığı şekliyle ‘Meds Yegern’ (Büyük Felaket) demeyi tercih eden Obama bu kez siyasi bir tercih yapmak durumunda.
Bir yanda bir zamanlar Ortadoğu için rol modeli gösterdiği, ancak son dönemde Suriye, Irak, Mısır ve İsrail gibi meselelerden ötürü arasının açıldığı müttefiki Türkiye var.
Bir yanda henüz Başkan olmadan ‘tanıma’ sözü verdiği Ermeni diasporası ve ‘Ermeni soykırımının 100’üncü yılını’ anan Ermeni halkı.
Başkanlıkta daha iki yılı olan Obama, ya hassas bir denge tutturacak ya da ‘ne olursa olsun’ diyecek...
*
Obama’nın ‘soykırım’ demesi; hem yurtiçinde hem de yurtdışında siyasi ve hukuki uzantıları olabilecek bir durum.
AFP ajansında analiz vardı.
Erivan’daki Yakındoğu Araştırmaları Enstitüsü’nden Ruben Safrastyan, “’Soykırım’ sadece akademik bir kavram değildir, aynı zamanda hukuku bir kavramdır. Bu bir suç işlendiği bir cezası ve tazminatı olması gerektiği anlamına gelir” diyor.
Ayrıca bazı Ermeni grupların Türkiye’den toprak talebi olduğu da konuşuluyor.
Merkezi Washington’da olan Merkez Asya-Kafkasya Enstitüsü’nden Svante Cornell, “Birçok Ermeni siyasi lider için Ermenistan’ın Türkiye’de toprak talebi olmadığını söylemesi çok zor olacaktır. Ama Batılı siyasetçiler olası bir toprak talebini ciddiye almaz” yorumunda bulunuyor.
Öte yandan Başkan Obama’nın sözlerinin haziran ayındaki seçime, dolayısıyla siyasi sistem değişikliği olasılığına hazırlanan Türkiye’de yankılanma potansiyeli vardır.
Ulusal duyguları rencide edebilecek sözler milliyetçi ve muhafazakâr oyları motive etme gücüne sahip olacaktır.
ARUS HANIM VE ŞİNORİK TEYZE
Doğma büyüme İstanbulluyum.
İlk hafızalarıma döndüğümde doğduğum evde komşu olduğumuz Arus Hanım’ın kedileri karşılar beni.
Annem her seferinde iyi yemek yapmayı Şinorik Teyze’den öğrendiğini anlatır.
Biraz daha büyüdüğümde beni en çok etkileyen yerlerden biri mahallemizdeki ‘Madam’ın Tuhafiye’ dükkânıdır.
Hâlâ kendimi renk renk kurdelelerin, düğme kutularının, pastel tonlu rafyaların arasında kaybolmuş Madam’ın tozlu raflardan ustalıkla çıkardığı ebrulili dantel ipliğini hışırtılı kâğıda sarışını izlerken bulurum.
Adının sonradan Ohannes olduğunu öğrendiğimiz mahallemizin esnafı Orhan Amca.
Birkaç yıl önce ansızın ölüm haberi geldiğinde nasıl da üzmüştü herkesi.
Onlar şimdi yok.
Çoğunun akrabaları ise birer ikişer Kanada’ya, Fransa’ya, Ermenistan’a göç ettiler.
Sayıları artık çok az.
Hani dünya ‘soykırım’ diye bağrışıp duruyor ya, onlar yine tedirgin.
Oysa yaşanmış ‘büyük bir felaket’ olduğunu, iki taraftan da çok sayıda insanın öldüğünü herkes biliyor.
Türkiye ve Ermenistan, başkalarının fitnelerine alet olmadan, kavramlara, ön şartlara takılmadan, aklıselim ve vicdanla, tıpkı eski iki komşu gibi hatalarıyla sevaplarıyla yüzleşmeli, birbirini affetmelidir.
Paylaş