Paylaş
Maalesef beş vatandaşımızın hayatını kaybettiği hain saldırı, Ortadoğu’nun karışık ortamından da cesaret bulmuş kanlı olduğu kadar, puslu da bir saldırı gibi duruyor.
EYLEMİN ARKA PLANI
7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik baskınıyla tetiklenen çatışma hali bugün Ortadoğu’da topyekûn savaş görüntüsü veriyor. Gazze Şeridi’ni Hamas’ı bitirme hedefiyle yerle bir eden İsrail, Hizbullah üyelerine düzenlediği toplu çağrı cihazı saldırıları ve suikastlarının ardından Lübnan’ı da saldırılarıyla yerle bir ediyor.
Suriye savaşından kaçıp Lübnan’a sığınan Suriyeliler bile can havliyle ülkelerine geri dönüyor.
BM rakamlarına göre İsrail’in Lübnan’a artan saldırılarıyla birlikte yaklaşık 425 bin kişi Lübnan’dan Suriye’ye geçti. Bunların büyük kısmını Suriyeliler oluşturuyor.
SURİYE DE GERİLİMLİ
İsrail bir yandan da Suriye’nin birçok yerine nokta atışı düzenleyerek Hizbullah ya da İran destekli milislerle bağlantılı yerler ya da kişilere saldırılar düzenliyor. Türkiye’nin Esad rejimi ile normalleşmeyi gündemine aldığı bir dönemde Suriye’de birkaç yıldır nispeten sakinleşen durum birden değişmeye başlıyor.
2011 yılındaki savaştan bu yana Beşar Esad iktidarını korusa da ülkesi dörde bölünmüş durumda.
Milyonlarca Suriyelinin göçe zorlandığı bir ortamda savaş öncesi nüfusu yüzde 10-15 olan Suriyeli Kürtler, bugün terör örgütü PKK/YPG ile ülkenin dörtte birini kontrol ediyor.
Terör örgütü DEAŞ ile mücadelesinde PKK/YPG’yi partner ilan eden ve askeri eğitim ve teçhizat veren ABD, ayrıca burada konuşlandırdığı askerleriyle petrol bölgelerinde kontrolün sağlanmasına da destek oluyor.
El Kaide bağlantılı HTŞ İdlib’de, Türkiye’nin DEAŞ ve PKK’dan arındırdığı Afrin, Azez, Cerablus, El Bab gibi bölgelerde ise Suriye Milli Ordusu’nun kontrolü söz konusu.
YENİ GÖÇ ENDİŞESİ
Rusya ve rejimin son dönemde İdlib’de artan saldırıları, öte yandan HTŞ’nin karışıklıktan istifa edip rejim kontrolündeki Halep’e yürüme planı Suriye’yi daha da karışık hale getiriyor.
İsrail ateşkese yanaşmazken savaşın Lübnan’da, Suriye’de yayılma riski Türkiye’ye yönelik olası göç riskini de arttırıyor. İsrail bir yandan da 1 Ekim misillemesine karşı İran’a saldırı hazırlığında.
Ortadoğu’da taşların yerinden oynadığı bir dönemde ise Türkiye, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin mecliste DEM Partililerle el sıkışmasını sonra süpriz bir şekilde terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’a yaptığı ‘Terörü bitir’ çağrısını konuşuyor. ‘2013-15’teki denenen, ancak başarısızlıkla sonuçlanan çözüm sürecine geri mi dönülüyor’ tartışmalarının başladığı bir ortamda Ankara’da TUSAŞ saldırısı geldi.
HEDEF NİYE TUSAŞ
TUSAŞ her şeyden önce Türkiye’nin çok önemli bir savunma kurumu. Dolayısıyla hedef seçilmesi sembolik anlam taşıyor.
Batı’nın insansız hava aracı (İHA) vermeye imtina ettiği dönemlerde Anka, Aksungur gibi İHA’ları geliştiren, ATAK helikopterlerini üreten TUSAŞ, Türkiye’nin F-35 savaş uçağı projesinden dışlandığı bir ortamda yerli KAAN savaş uçağı ve Hürjet eğitim uçağının geliştirilmesinde de kritik rol oynuyor.
Türkiye son dönemde savunma sanayisinde yaptığı hamleyle dikkat çekerken TUSAŞ’ın hedef alınması boşuna değildir. TUSAŞ aynı zamanda dünyanın en büyük 100 savunma şirketi arasında da yer almaktadır.
ZAMANLAMA MANİDAR
Saldırının zamanlaması da dikkat çekici. TUSAŞ’ın Kahramankazan’daki merkezine saldırı düzenlendiğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve heyeti Rusya’nın Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’daki BRICS toplantısına katılmak üzereydi.
Türkiye’nin Rusya ve Çin’in başı çektiği BRICS’e üyelik başvurusuna Batı mesafeli yaklaşırken Ankara, BRICS’in NATO’ya ya da AB’ye alternatif olmadığını, uluslararası ortaklıkları çeşitlendirme yolunda bir girişim olduğu mesajı veriyordu.
Önceki günkü TUSAŞ saldırısı terör örgütü PKK’nın Kandil kadrolarının olası çözüm sürecine kanlı bir yanıtı şeklinde yorumlanırken puslu arka planda başka aktörler de işin içinde olabilir.
Şehitlerimizi rahmetle anarken birlik ve beraberliğimizi korumanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlıyoruz.
Paylaş