Paylaş
Her şeyden önce Hamas’ın kanlı baskını da, Hamas’tan intikam almak için İsrail’in Gazze’ye yönelik topyekûn saldırıları da Ortadoğu’da barışa hizmet edecek türden değildir.
Hamas’ın sivil İsraillilere yönelik saldırıları asla izah edilemez. İsrail’in ‘Hamas’ı yok edeceğim’ diyerek yüzbinlerce Filistinliyi açlığa, susuzluğa ve bombalara mahkûm etmesinin de izahı olamaz.
NETANYAHU’NUN SAVAŞI
İSRAİL, geçen cumartesi kuruluşundan bu yana en ölümcül saldırıya uğradı. Kamuoyu çok öfkeli. Tepkilerin hedefinde ise ülkeyi ‘yargı reformu’ gibi suni bir gündemle meşgul eden Başbakan Binyamin Netanyahu, saldırıları öngöremeyen istihbarat ve güvenlik kurumları var.
Hamas’ın saldırısı sonrasında muhalefet liderleriyle ‘savaş kabinesi’ kuran Netanyahu, sınıra yığdığı 300 bin askerle Gazze’ye girmeye hazırlanıyor. Netanyahu, şimdi hem Hamas’a ağır bir darbe vurmayı hem de yolsuzluk iddiaları nedeniyle sallantıda olan koltuğunu korumayı deneyecektir. Ancak İsrail cephesinde de artan can kayıpları eninde sonunda Netanyahu’yu hesap vermeye zorlayacaktır.
GAZZE’YE TOPLU CEZA
İSLAMİ Hamas örgütü bilindiği gibi Filistin’in Gazze Şeridi’ni 2006’dan bu yana kontrol ediyor. Gazze Şeridi Mısır’a komşu Akdeniz kıyısında 40 km uzunluğunda, 6-12 km genişliğinde bir kara parçası. İsrail ile çevrelenmiş durumda, tek çıkışı Mısır.
Hamas, İsrail’in varlığını kabul etmiyor. İsrail de Hamas’ı yok saymak istiyor. Yıllardır Gazze’de yaşayan 2 milyondan fazla Filistinliyi kara ve deniz ablukalarıyla, zaman zaman düzenlediği saldırılarla yıldırmaya çalışması da bundan.
Filistin’in diğer ayağı Batı Şeria; Ürdün sınırında ve Gazze’ye yaklaşık 80-90 km uzaklıkta. İşte İsrail, Batı Şeria’da konuşlu El Fetih destekli Mahmut Abbas liderliğindeki Filistin yönetimini muhatap alıyor. Son dönemde onu da ne kadar dikkate aldığı ayrı bir soru işareti.
İsrail, 2005’te Gazze’den çekilmişti, Filistin yönetimin bulunduğu Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki işgali ise sürüyor.
KUTUPLAŞMANIN SONU
1993 yılında Filistin yönetimi ile İsrail arasında yapılan Oslo Anlaşması çerçevesinde iki devletli bir çözüm perspektifi kabul edilmişti.
Ancak iki taraftan da aşırıcı kanatlar sürecin ilerlemesine izin vermedi. İsrailli aşırı milliyetçilerin Filistinlilere saldırılarını, Hamas’ın İsraillilere intihar eylemleri izledi. İsrail’in ılımlı Başbakanı Yitzak Rabin, 1995 yılında aşırı milliyetçi bir Yahudi’nin saldırısında hayatını kaybetti.
Aşırıcılık bir süre sonra siyaset sahnesini de işgal etmeye başladı. İsrail’de Netanyahu’nun Likud partisi ile diğer dini ve milliyetçi partiler yükselişe geçti.
Hamas, Gazze’de kontrolü eline alırken diğer bir radikal örgüt İslami Cihad kendine burada alan buldu.
İki devletli çözüm perspektifi giderek uzaklaştı. İsrail, Gazze’yi kıskaç altına alırken yeni Yahudi yerleşimleriyle topraklarını yutmaya devam ettiği Batı Şeria’ya göz açtırmadı.
AKSA BASKINLARI
NETANYAHU, geçen aralık ayında İsrail’in en aşırıcı sağcı hükümetini kurmuştu. O dönemden sonra radikal Yahudi hükümet mensuplarının Müslümanların kutsalı Mescidi Aksa’ya baskınlar düzenlemesi tansiyonu ve Filistinlilere yönelik şiddet öfkeyi giderek arttırmıştı.
Bir yandan da İsrail’in Arap ülkeleriyle normalleşme süreci devam ediyordu; Bahreyn’den Birleşik Arap Emirlikleri’nden sonra sırada Suudi Arabistan vardı. Müzakereler yapılıyor, Riyad’ın Filistin lehine tavizler koparmaya çalıştığına dair haberler geliyordu.
YANGIN SÖNMELİ
İSRAİL’in Arap dünyasıyla yakınlaşması elbette bölge için olumlu gelişmelerdi. Ancak Hamas’ın saldırısı, Filistin sorunu çözülmeden Ortadoğu’ya huzur gelmeyeceğini bir kez daha gösterdi.
Türkiye’den sonra Rusya ve Çin’den de iki devletli çözüm ve 1967 sınırları çerçevesinde başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devleti kurulmasına yönelik çağrılar geldi. Bölge ancak adil, müzakere edilmiş bir Filistin devletinin kurulmasıyla normalleşebilir.
Ez cümle, Ortadoğu’nun şimdi ateşi körükleyecek değil, yangını söndürmeye yönelik girişimlere acilen ihtiyacı var.
Paylaş