Paylaş
Bu hoşnutsuzluğun nedeni ise krizlerle boğuşan Avrupa Birliği’nin sorumluluğunu paylaşıyor olmak. Öyle ki, tartışma, AB’den boşansak mı, yoksa ayrı mı yaşasak kıvamına gelmiş durumda.
İngiltere Başbakanı David Cameron, geçen cuma tam da bu beraberliği sürdürmek için yeni şartlarını açıklayacaktı ki, Cezayir’de İngilizlerin de öldüğü rehine krizi yüzünden Hollanda’da yapacağı tarihi konuşmayı bu haftaya ertelemek zorunda kaldı.
*
CAMERON. O konuşmayı yapsaydı AB’ye ne diyecekti? Konuşma metninden açıklanan bölümlere göre İngiliz lider, AB kurumları ile vatandaşları arasında uçurumun giderek büyümesinden, halkın karar sürecine dâhil edilmemesinden şikâyet edecekti.
Ve şu mesajı verecekti:
“Bu zorlukların üstesinden gelinmezse, Avrupa başarısız olur ve İngiliz vatandaşları (AB’den) çıkışa doğru sürüklenir.
Ben bunun olmasını istemiyorum. AB’nin bir başarı olmasını arzu ediyorum ve İngiltere’yi AB’nin içinde tutacak bir ilişkiden yanayım.”
*
KARŞITLAR. Muhafazakâr Partili Başbakanı bu konuşmayı yapmaya iten ise hem kendi partisi içindeki bazı grupların, hem de muhalefetteki Bağımsızlık Partisi’nin AB karşıtı baskıları.
Bu grup, siyasi egemenlik haklarının Londra’dan Brüksel’e devredilmesinden, Euro üyesi olmamalarına rağmen ekonomisi batan AB ülkeleri için hazırlanan kurtarma paketlerine dâhil edilmekten rahatsız.
Ayrıca, yeni AB ülkelerinden gelmesi muhtemel göçmenler de bu ada ülkesini tedirgin ediyor. Çünkü Bulgaristan ve Romanya vatandaşlarına yönelik serbest dolaşım kısıtlamaları yılsonunda bitecek.
Bu iki ülkeden binlerce göçmenin sosyal imkânları nedeniyle İngiltere’ye akın etmesi bekleniyor.
*
TALEPLER. Brüksel’den Londra’ya transfer edilmesi istenen haklara gelince.
AB Komisyonu, haftalık çalışma saatleri, resmi tatiller ve yıllık izin konusunda bazı sınırlamalar getirmişti. Bir zamanlar hastanelerde haftada onlarca saat çalışmak zorunda kalan pratisyen hekimler, artık Brüksel standartlarına göre çalışıyor, dinleniyor, izin yapıyor.
Cameron’a göre ‘çalışma saati direktifi’, hastanelerdeki standardı bile olumsuz etkiliyor. Ayrıca ceza hukuku, sosyal devlet politikaları gibi alanlarda da Londra, ipleri eline almak taraftarı.
*
ÖNERİLER. İngiliz basınına göre, Cameron istediği imtiyazlara uygun bir şekilde üyelik paketinin yeniden elden geçirilmesini isteyecek. Ülkesindeki 2015 seçimlerinden sonra da bu yeni paketi, İngiltere’de referanduma götürmeyi önerecek.
Cameron’ın bu teklifine hem içten, hem de dıştan tepki var. Nitekim Avrupa Parlamentosu’ndaki Sosyalist Grubun başındaki Hannes Swoboda, İngiltere’nin bu tavrını yıllardır AB ile pazarlık sürecinde bulunan Türkiye’ye benzetti.
Swoboda, “İngiltere’nin yeri Avrupa Birliği’dir. Cameron, İngiltere’nin AB’nin yeni Türkiye’si mi olmak istiyor” diye sert çıktı.
Tam Türkiye’nin AB üyeliği için İngiliz modelinin önerildiği bir döneme denk gelen bu enteresan tartışmayı dikkatle izlemekte sanırım fayda var.
ABD ve vatandaş ne diyor?
İngiltere, yıllarca ABD’nin AB’deki ‘Truva atı’ olarak görüldü. Nitekim yapmayı planladığı konuşmadan bir gün önce Cameron ile telefon görüşmesi yapan ABD Başkanı Barack Obama, ‘Güçlü bir AB’de güçlü bir İngiltere’yi destekledikleri’ mesajı verdi. ABD’den yorumcular, AB içindeki konumu zayıflamış bir İngiltere’nin ABD ile ‘özel ilişkisinin’ değer kaybedeceği görüşünde.
İngiltere’deki AB yanlıları ise Brüksel ile yaşanan bu belirsizliğin, yatırımcıyı kaçıracağı ve İngiliz ekonomisine zarar vereceğini savunuyor.
İngiltere’de yeni yapılan bir ankete göre genç nüfusun üçte ikisi AB’de kalınması taraftarı. 60 yaş üstünde ise tam tersi söz konusu, üçte iki AB’den çıkılmasını destekliyor.
Paylaş