Paylaş
Biden yönetiminin Amerikan ekonomisini canlandırmak için attığı korumacı adımlar, savaştan en çok etkilenen bölgelerden olan Avrupa’yı tedirgin ediyor. Dün ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmeye giden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ziyaretini de bu perspektiften değerlendirmek mümkün.
AVRUPA NİYE RAHATSIZ
MALÛM, savaş öncesi Avrupa’nın en büyük doğalgaz tedarikçilerinden biri Rusya’ydı. Ukrayna krizi nedeniyle uygulanan yaptırımlar yüzünden Avrupa, büyük ölçüde Rus gazından vazgeçti.
İşte tam da burada kaya gazı keşfiyle doğalgaz üreticisi olan ABD’nin likit doğalgaz (LNG) satışı devreye girdi. Ancak Avrupalılar, Amerika’daki gaz fiyatının neredeyse dört mislini ödüyorlar.
Bu da hem endüstriyel üretimin pahalanması, rekabetin zorlaşması, hem de hanelerin daha pahalıya ısınması anlamına geliyor. Dolayısıyla Avrupa Birliği, müttefik ABD’nin fahiş doğalgaz fiyatından rahatsız.
TEDİRGİN EDEN DÜZENLEME
AVRUPA en çok da Biden yönetiminin yaz aylarında hayata geçirdiği 370 milyar dolarlık Enflasyonla Mücadele Düzenlemesi’nden (EMD) kaygı duymaya başladı. Sağlık, iklim ve vergi düzenlemeleri içeren yasanın yerli üretime yönelik teşviklerinin Avrupa’dan yatırımların ABD’ye kaymasına neden olacağı endişesi yaşanıyor.
İklim değişikliğine uyum sağlamak için elektrikli araçlar, yenilenebilir enerji gibi sektörlere yatırımı cazip hale getiren düzenleme mesela ABD’de üretilmiş elektrikli araçlara 7 bin 500 dolara kadar vergi indirimi öngörüyor.
Avrupa da hem üretim sanayinin zarar görmesi, hem de rekabet gücünün azalma olasılığından endişeli olduğunu gizlemiyor.
‘BATI İTTİFAKI PARÇALANIR’
İŞTE böyle tartışmalı bir ortamda ABD’ye giden Macron’un ziyareti bir hayli ilgi çekiyor.
Macron, Washington’a iner inmez katıldığı bir toplantıda, ABD’nin ekonomik teşviklerini ‘saldırgan’ olarak niteleyerek “Yapılan tercihler, Batı’yı parçalayacak tercihlerdir” diye uyarıda bulundu.
Macron bir anlamda kendini Avrupa’nın sözcüsü gibi konumlandırarak Washington’a gitti. Angela Merkel’in Almanya’da siyaseti bıraktığı, halefi Olaf Scholz’un uluslararası bir ağırlığı henüz yakalayamadığı, İngiltere’nin Brexit sonrası kendi derdine düştüğü bir dönemde Macron bu boşluğu doldurmaya çalışıyor.
Ancak Macron’un hem ülke içinde, hem de Avrupa’da güçlü bir destek bulduğunu söylemek de mümkün değil.
TRANSATLANTİK SAVAŞ MI
WASHINGTON’da dün 21 pare top atışıyla karşılanan Macron’un elinin boş dönebileceği yorumları yapılıyor. Çünkü Biden yönetimi enflasyon düzenlemesini büyük bir başarı olarak görüyor ve geri adım atmayı düşünmüyor, hatta Avrupalı şirketlerin de işine yarayacağını savunuyor.
Amerika’nın ‘yerli üretim’, Çin’in ‘önce ben’ dediği ortamda Avrupa’nın yeni ekonomik teşvik planlarını gündeme alabileceği belirtiliyor. Ancak Avrupa’nın ticaret savaşına girmesinin ters tepebileceği de konuşuluyor.
Öte yandan ekonomik olarak gerileyen bir Avrupa’nın jeopolitik ağırlığını da kaybedebileceği uyarıları yapılıyor.
ABD neredeyse her hafta Ukrayna’ya yeni silah paketi açıklarken bu paranın Amerikan savunma sanayisine akması da bir rahatsızlık kaynağı.
Her halükârda pandemi, tedarik zincirlerinde sıkıntı derken, Rusya’nın Ukrayna işgalinin transatlantik işbirliğini yeni bir sınava tabi tuttuğu görülüyor.
TÜRKİYE’NİN POZİSYONU
İNGİLİZ The Economist dergisini geçen haftaki kapağında ‘Donmuş durumda’ başlığıyla verdiği enerji krizinde Türkiye’yi de Avrupa ile birlikte donmuş haritada göstermişti.
Ancak Türkiye, Avrupa’dan farklı olarak Rusya ile diplomatik ve enerji işbirliğine devam ediyor; uluslararası ittifakları çeşitlendirirken bir yandan da Ukrayna’da krizlerin aşılması, savaşın sona ermesi için çabalarını sürdürüyor. Bu açıdan Türkiye, uluslararası siyasette Avrupa’ya göre daha etkili bir konumda.
Dolayısıyla jeopolitik ağırlığının sorgulandığı bir dönemde Avrupa Birliği, pozisyonunu yıllardır kapıda bekletmeyi tercih ettiği Türkiye ile işbirliğini arttırarak güçlendirmeyi deneyebilir.
Paylaş