Beşar Esad rejiminin devrilmesi sonrasında dünya Suriye’deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Hem cephede hem de günlük hayatta yaşanan hareketlilik yüzünden Suriye ile ilgili dış basında yayınlanan haberlerde en çok dikkat çeken vurgu durumun değişkenliği.
KAYBEDENLER - An itibariyle bakıldığında kaybedenlerin başında Esad rejiminin destekçileri İran ve Rusya sayılıyor. Suriye’de Hmeymim hava üssü ve Tartus deniz üssü bulunan Rusya, kurulacak yeni yönetimle işbirliğinin gözden geçirilmesini umuyor. Yıllarca Irak, Suriye ve Lübnan’daki vekil güçlere yatırım yaparak Şii eksenini kuran İran, son yılların en büyük darbesini almış gibi duruyor.
KAZANANLAR - En başta Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) sayılıyor tabi. Dünya HTŞ’nin Suriye Milli Ordusu’nun da desteğiyle birkaç gün içinde Esad rejimini devirmesini konuşuyor. Milyonlarca Suriyeli mülteciye kucak açan, muhalefete destek veren Türkiye de muhaliflerin zaferiyle birlikte kazananlar arasında sayılıyor. Ancak bu tablonun uzun vadeli olması için de atılacak adımların iyi hesaplanmasının önemine işaret ediliyor.
HTŞ’NİN SINAVI - Hali hazırda Suriye’yi domine ediyor gibi görünen HTŞ’yi büyük bir sınav bekliyor. Toprak bütünlüğü ve ülke birliğini koruyabilecek bir uzlaşma zemini oluşturabilecek mi? HTŞ, BM’nin ve Batı’nın terör örgütü listesinde. Terör örgütleri El Nusra ve DEAŞ ile bağlantılarını kestiğini ilan eden HTŞ, uzun zamandır Batı’ya listeden çıkarılması için taleplerde bulunuyordu. Bugün telekonferans toplantısı yapacak G7 ülkeler liderlerinin önündeki başlıklardan biri HTŞ’nin akibeti olacak.
AZINLIKLAR - İdlib’deki Kurtuluş Hükümeti’nin başındaki Muhammed el Beşir’i geçici yönetime başbakan atayan HTŞ, Suriye mozaiğinin parçası olan azınlıklara, farklı mezheplere ılımlı mesajlar veriyor. Tabi HTŞ’nin sadece azınlıklar değil genel olarak kendisiyle aynı dünya görüşünü paylaşmayanlara yönelik tavrının ne olacağı da merak duyulanlar arasında.
LİSTEDEN ÇIKAR MI - İdlib’de İslami kurallara uygun muhafazakâr bir yönetim biçimi belirleyen HTŞ’nin benzer bir yapıyı daha kozmopolit olan şehirlerde dayatmaya kalkması Suriye’de yeni bir krizi gündeme getirebilir. HTŞ’nin Nusayrileri, Türkmenleri, Kürtleri, Hıristiyanları, kadınları dışlayan bir idare biçimine yönelmesi HTŞ’nin de onu listeden çıkarmak için gerekçeler arayan Batı’nın da işini zorlaştırabilir.
SURİYELİLER DÖNER Mİ- Batı, Suriye’nin istikrara kavuşmasını, böylece Avrupa’ya sığınmış yüzbinlerce Suriyeli için dönüş imkanının oluşmasını istiyor. Hatta şimdiden birçok Avrupa ülkesi sığınma başvurularını askıya aldı, kimileri ise geri dönüşü teşvik edici maddi desteği bile gündeme getiriyor. Öte yandan Suriye’de yeni bir baskı ve gerilim ortamının ortaya çıkması bu geri dönüş hayallerinin suya düşmesine sebep olabilir.
MADDİ DESTEK ŞART- Suriye’nin yeniden ayağa kaldırılması, sanayi çarklarının dönmesi için yabancı yardımlar ve yatırımlar kritik rol oynayacak. Suriye’nin yeni yöneticilerinin bu yatırımlara büyük ihtiyacı var. Baskıcı bir yönetim anlayışı, hukuk devleti ilkelerinin hayata geçirilememesi yabancı sermayeyi ürkütebilir. BM’nin 2015’te kabul ettiği 2254 sayılı kararı 18 ay içinde seçimlere gidilip yeni yönetim oluşturulmasını öngörüyordu. Yeni Suriye’de toprak bütünlüğünü koruyacak çoğulcu bir siyasi yapının oluşturulabilmesi iyileşmeyi hızlandırabilir.
SURİYELİ KÜRTLER - Türkiye açısından en kritik nokta elbette Suriye’deki terör örgütü PKK/YPG’nin durumunun ne olacağı. Dün terör örgütü destekli yerel yönetim, bundan böyle binalara Suriyeli muhaliflerin üç yıldızlı bayrağını çekeceklerini açıklayarak Şam’a biat ve ‘biz de varız’ mesajı verdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçen ay TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunumu sonrasında Suriyeli Kürtler için “Türkiye’ye karşı ev ödevlerini biliyorlar. Türkiye’den, Irak’tan, İran’dan giden bütün PKK’lı kadroların gönderilip orada Suriyelilerin kalması gerekiyor” demişti.
ABD VE İSRAİL - Dün akşam Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a da bu mesajın verildiğini öngörmek muhtemelen hatalı olmayacaktır. Suriyeli Kürtlerin, terör örgütü PKK’nın sultasını reddedip Şam yönetimi ve ordusuna katılmayı kabul etmesi bölge barışı için de önemli bir adım olma potansiyeline sahip. Öte yandan Suriye’deki karışıklığı fırsat bilip Golan Tepeleri’nden tampon bölgeye inen, Esad rejiminden kalan askeri altyapıyı yerle bir eden İsrail, yeni Şam yönetiminin en zorlayıcı komşulardan biri olabilir.