Yaz ve ben, bir ki-razla bir otomobil kadar ayrı dünyaların insanlarıyız.
Daha doğrusu ben insanım, o değil. Benim insanlığımın rahat ettiği derecelerden bihaber, kafasına göre ısısını artırıyor. Hele öğlenleri 12’yi vurdu mu, tam kafamın tepesinde ocağı yakıyor sanki. Gölgeye kaçıyorum. Nietzsche, “Güneşte düşünce gölgeye kaçar” demişti. Düşünce gibi kaçıyorum. Düşünceye yazdan daha yakınım yani. İşim başımdan aşkın, şarkılar bitirmeye, kaydetmeye uğraşıyorum. Bu iş serin havada yapılır. Gri tonlarında tınlar. Yani öyle reggae, samba falan yapmıyorsan tabii. Bir de bence tabii. Yok efendim yazın altında yapmam icap etti. Sonbahara yetişsinmiş. Gözüme o kadar ışık girerken, kelimeleri seçmem zor oluyor. Kim ne diyor karıştı. Aklım tamamen havada, tatil beldelerinde, adalarda, denizler altında yirmi bin fersah. Balina olsam, bir zıplayıp su püskürtüp nefes alıcam ama balina da değilim. Bakın balinalardan falan bahsediyorum size görüyorsunuz. Soyundukça içinden beyazlık çıkan biri olarak, su kıyılarında sırıtıyorum. Adams Family üyesi gibiyim. Herkes bana bakıyor. Yani ünlü olmadan önce de bakıyorlardı, “Bu ne beyazlık” diye. E doğal olarak tenlerini güneşte tatlı tatlı kızartırken, dertlerini kulaçlarca geride bırakmış insanların yanında bir kış hatırlatması gibi kalakalıyorum. Hemen suya gireyim diyorum, soğuk geliyor. Herkesler güneşler altında sohbetlerde. Fotoğraflar çekip, kıkırdayıp, yazlık kitaplarına gömülüyorlar. Sanki teneffüse çıkmış gibiler. Onlar o haldeyken derslerime koşturamıyorum. Çıkıp onlarla oynayamıyorum da, çünkü yazın eriyorum ben. Koca güneş gözlüklerinin, şapkaların ve ulu ağaçların altından onlara ses vermeye çalışıyorum, olmuyor. Dedikoduyu seviyorlar. Ben de seviyorum, kahramanı duyduğunda pek yaralamıycak olanı. Yaz, yağmuru sevmiyor. Yağmur bazen misafirliğe geldiğinde çok mutlu oluyorum, pencerelere, sokaklara koşuyorum ama erken kalkıyor. Suyu gidiyor, nemi kalıyor. Kokusunu çekiyorum içime, hemen yukarı koşup şarkı yazmaya çalışıyorum. İki satır geliyor: Rüzgarsın, buğusun, sokak çocuğusun Hayalini kuran nasıl rahat uyusun? Ama yok, bu kadar. Bu kadar yağmura, bu kadar söz. Haydi bakalım bekle ki bir sonraki yağmur gelsin, satırlar tamamlansın. Kısaca yok, olmuyor. Yaz ve ben yan yana huzur içinde duramıyoruz. Neyse ki eylül geldi...