Paylaş
Nasıl oldu biz de anlamadık / birden evlerimize kapandık / dünyayı bir virüs mü ne sarmış / öldürürmüş hiç şakası yokmuş.
özlüyorum arkadaşlarımı / annemi babamı özlüyorum / sokaktan geçen yabancılara / omuzumla çarpmayı özlüyorum.
nereye kadar bu karantina / sen biliyor musun Valentina? / çiçekler açıyorlar dışarda / baharın da hiç haberi yokmuş
geçecek bu günler de geçecek / her şey gibi anısı kalacak / herkesin bir yanı güçlenecek / herkesin bir yanı solacak...
Özlüyorum...
Nasıl oldu anlamadan, özleyerek, İtalyan Valentina’yla aynı şeyleri yaşayarak tam bir sene geçmiş.
Şimdi yine habersiz, bahçemde açtı erik ağacı ve ötüyor kuşları.
“Vay be” diyelim bir isterseniz, ne dersiniz?
Hayatımızın bir senesi, bir şeyden köşe bucak kaçarak, arada bir rahatlayıp sonra tekrar katılaşarak geçti.
Veda ettiklerimiz oldu. Çocuklar parkları, beraber koşup oynamayı ve okulu unuttular.
Bizim de hayatımız değişti çok.
Evde kalmak, evden çalışmak, evden okula gitmek, sevgiliyle ayrı düşmek, upuzun ev yalnızlıkları, birleşip komün hayatına geçelim bari planları, haberler, ekmek mayalamak, tarifler paylaşmak, yoga, meditasyon, doğa yürüyüşleri, dizi, film, belgesel, sosyal medyada live’lar, herkesin akşam 9’da orada birisiyle sohbet ettiği, arkası kitaplık olan odalar, bulunan aşıların, ilaçların umudu, şuydu buydu derken bir bahar, bir yaz, bir kış ve bir sonbahar geçti. Biz her çeşit maddi, manevi çözüm peşindeyken virüs de boş durmadı.
Onun da yapacağı mutasyonlar vardı.
Şu dünyada bir toz bile aynı yerde durmazken, o mu değişmesindi?
Dünya bir çamaşır makinesiydi, giren oradan oraya sallanır dururdu.
Sonra zamanı gelince de kururdu. O da dünyanın bir ferdi olarak, kendini değiştirip durdu mecbur.
Şimdi dönüp de bir bakınca, bununla yaşamaya alıştığımı fark ediyorum.
Okumak için bol zaman vardı.
Kedilerin alınlarında ve ayaklarında da bıyıkları olduğunu öğrendim mesela.
Şarkılar yazdım birkaç tane. Bol şiir okudum.
Uzun uzun yürüdüm ormanlarda, uzun uzun düşündüm sahillerde.
Bahçelerde arkadaşlarımı gördüm, pek sarılmadan çok yaklaşmadan.
Doğum günleri kutlandı ekranlardan.
Ateş yakıp etrafında dans ettik yılbaşında.
Ay tepeden dik dik bakıyordu.
Belki de, “Tuhaf şu insanlar, başlarına gelene bak ve onlar hâlâ şarkı söyleyip dans ediyorlar” diyordu.
Bu mart, geçen marta benzemiyor tam olarak.
İnsanlık aşıyı buldu. İlacı bulmak üzere. Yaz hepimizin umudu.
Bu baharı da verdik belki tamam ama bir yılı daha vermeyiz umarım.
İnsana, sabrına, aklına, çalışkanlığına, dayanıklılığına ve adapte olma gücüne hayran oldum bu sene.
Bravo insana.
Paylaş