Benim lafım değil. Babamdan duydum bu sabah. Güzel laf değil mi diye söyledi. Bence, birinin onu silmesini, silgi işkencesi çeke çeke yaşamış biri söylemiştir. Silgi işkencesinin tendeki acısını anlamak için, elinize bir silgi alıp, bastıra bastıra kendinizi silmeye çalışın. İşte, aklınızda tuttuğunuz birinin, bunu sizin ruhunuza yapmasına ’silgi işkencesi’ denir. Aynı zamanda denir ki, zaman her acıya pansumandır. Bu durumda unutup unutmamak, hafızanın problemi!
Mi?
Bence duygular denilen gizli saklı şeyi, açık açık yaşasak her şey daha güzel olurdu. Yani yüzümüzden falan anlaşılmasa, imalardan falan güç almasa, hareketlerimizden sonuç olarak çıkmasa. Ortaya koysak. Gündüz vakti herkes ayıkken de sokakta ağlayan, bağıran, ’NİYE?’ diye haykıran insanlar görsek. O zaman bu kadar somurtuk, düşünceli ve önüne bakarak yürüyen insan olmazdı kaldırımlarda.
Da,
Nasıl olucak bu iş? İnsanın ilk saklamayı öğrendiği şey duygularıyken. Kalp, bir tek tıp alanında bağıra çağıra konuşulurken. Erkek adam ağlamazken, kadın kısmı hokkabazken. Bakın ben bir metod düşündüm. Şu kalp işlerini sessiz sedasız çözmek için. Gereken tek şey, kağıt, kalem ve gerçekten açık bir kalp. Herkes, vücudunda nerenin yaralı olduğunu, gözü kapalı gösterir. Herkes, ruhunda ve kalbinde tam olarak nerenin yaralı olduğunu da, gözü kapalı gösterir.
Ken,
Kağıdı önüne alıp, yazsın. Madde madde. Hepsini bir çırpıda yazmak zorunda değil. Hatırladıkça eklesin. İki gün müddet versin kendine yeter. Mutfak listesi gibi. Otursun, tek tek yazsın. ’Sevgili.....’ diye başlasın o kağıt. Çünkü sevilmeyen birinin, kalp kırmaya gücü yoktur. Kalbimizi eline almayan, onu kıramaz sonuçta değil mi? Yazalım, şuna kırıldı buna kırıldı. En saçma seyleri bile. Biliyoruz ki saçma, kalbe girip yaralayan bir şeydir.
Di.
Bir şeydi. Ama geçmişe ait bu şey, geçmişte kalmıyor bazen. Ben, kelimelerin en büyük büyü olduğuna inanıyorum. Bu yüzden bu ’silgi işkence’lerini ve kalp kırıklıklarını bir kağıtta bir araya toplamak, onları buruşturup atmanın ilk adımı. Sonra o kağıdı katlayın. Cesaretiniz varsa, kalp kırana verin. Yalnızken, kendi kalbine okusun. Onun kalbi taşısın artık onları.
Ya da,
Buruşturup atın. Bir kalbe en iyi gelen şey, affetmektir.