Babam arayıp, "Yazıların Beşiktaş’taki nüfus memuresi hanımı yormuş.
’Hayat basit’ diyor. ’Kafasını bu kadar karıştıracak bir şey yok. Gezsin, tozsun, keyfine baksın, evlensin, çocuk yapsın. O Türkiye’nin güzel çocuklarından. Hayat da o kadar derin değil zaten. Kendisini yormasın’ diyor" dedi. ’Git onunla konuş’ dedi. Sonra gülmeye başladık. Yazılarımın yorucu olduğuna ve hayatın basitliğini kendime ve size karmaşık bir şeymiş gibi paketlemeye çalıştığıma eminim.
Bu ortaokuldayken bile böyleydi. Edebiyat öğretmeni okula annemleri çağırır, ’Kızınız derin derin pencereden uzaklara dalıyor, bir derdi mi var’ diye sorardı. Onlar da ’yoooo’ derdi. Şaşırırlardı. Evde öyle değildim, o derste öyleydim. Çünkü edebiyat dersiydi. Beni hislendirirdi. (Ve adam da yakışıklıydı).
Sürekli soru üreten bir beyne sahiptim, bu yüzden de kıymetlerimin tadına tam bakamıycaktım. Ama onlardan başka şeyler yapıcaktım. Yazı yazıcaktım. Şarkı yazıcaktım. Başka da bir işime yaramıycaktı. Kolay kolay sadeleştirme yapamıyorum doğru. Astrolog arkadaşım Volkan’a göre ’bir bilinçaltı çöplüğüm’ var. Bu hem beslendiğim yer hem de aç kaldığım.
İşin garip tarafı, aslında neşeli olmam. Hem neşeliyim hem ağır. Bu ikisi pek bir araya gelmiyor. Neşeliler genelde hafif olur, ağırlar da asık suratlı. Ben bu konuda bir istisnayım o zaman. Bir de, madem bir köşeye bir şeyler yazıcam, bu birilerine bir fayda sağlasın istiyorum. Öğrendiğim ve çoğu zaman uygulayamadığım şeyleri yazıyorum. Mevsime göre, fazla didikleyici olabiliyorum tabi.
Demek istediğim o ki, sevgili nufüs memuresi haklı. Hayat üç beş gün. Yapılacak şeyler, yapılagelmiş şeyler. Komşunun kızından kendini ayrıştırmak için perişan olmaya değmez. (evlen, çocuk doğur, çocukla kariyer olmaaaz). Derin sorular ve cevapları aslında bir beyin hobisi. Çünkü ne yaparsak yapalım burası, bilinmeyen bir denklem. Kuralıyla oynamak ve bu gezegenin keyfine varmak en iyisi.
E ama ben zaten tam da bunu yapıyorum. Bu yaz, taş devrinde geçen bir filmde oynuyorum. Yeniden şarkı yazmaya başladım. Her sabah melodilerle ve sözlerle uyanıyorum. Polenlere hapşuruyorum. Saçlarımı kestaneye boyattım. Uri Geller eve gelip, kaşığı büktü. Fazla çikolata yemekten iki kilo aldım. Üstüne gidip, üç tane de bikini aldım.