Paylaş
E ama döngü bu. Dönüp dolaşıp, yaz geliyor işte.
Kafam duruyor benim güneşte. Düşüncemi toparlayamıyorum. Kendimi hissedemiyorum. O kadar sıcak ki. Nietzsche mi demişti, düşünce güneşte gölgeye kaçar diye. İşte aynen öyle.
Neyse ki ağaçlar var. Bir erik ağacı buldum. Yaprakları ‘güneş güneş’ diye tutturan.
Onlar yüzlerini güneşe vermiş güneşlenirken, ben gölgesinde aklımı başıma alıyorum.
Hele bir de rüzgar çıkarsa, hele hele bir de güzel bir kitap varsa, tadından yenmez oluyor bu yazın.
Nasıl güneşin altına değil de gölgeye tutkunsam, cevaplara değil sorulara da tutkunum aynı derecede. Bir cevap beni hiçbir zaman tavlayamıyor.
Sorularaysa âşık oluyorum.
Cevaplar limansa, sorular gemi. Cevaplar noktaysa, sorular virgül. Sorular kralsa, cevaplar saray soytarısı.
Cevapsız uyuyabilen insan azmış. Şanslıyım demek. Bir şeyin cevabını bulmadan uyuyabiliyorum ben. Rüyada da arıyorum. Sabah uyanıp, neden böyle bir rüya gördüm acaba diyorum bu sefer.
Hayat saklambaçsa, cevap saklananda, soru ebede. Cevap çıksın, ben sobelerim hızlıca koşup.
Cevap çocuklarının saçlarına, sorudan kurdele takarım.
Oyunum bu. Hayatla flörtüm bu. Neşem bu.
Bu soruyu duyar duymaz âşık oluşum bundan: Son zamanlarda bir kitaptan öğrendiğin en ilginç şey neydi?
Bunu tanıdığım tanımadığım herkese sormak istedim.
Yaz diye, güneşin elini alnımıza koyarak düşünceyi durdurmasına izin mi vereceğiz? Ben de koydum bu soruyu, @niltakipte Instagram adresime, bekledim.
Kendi cevabım hemen aklıma geldi. Kayalarla ilgili bir kitap okuyordum. (Güya çocuk kitabı, tek sayfasında yazanı bile bilmiyorum.)
Diyor ki, taşlar çok işe yararlar. Bazı kuşlar yemeklerini sindirmek için taş yutarlar. İşte buna vay be dedim.
Sizin neleri kitaplardan öğrenip, vay be dediğinizi merak ediyorum. Üşenmezseniz Instagram’a girip okuyun, bine yakın cevap geldi sizlerden.
Her gün biraz biraz bakıyorum. Öyle güzel şeyler var ki.
Yazın sıcak saatlerini, bir ağacın gölgesinde, içinden binbir soru çıkarabileceğim ve cevaplarıyla gıdıklanabileceğim bir kitapla geçiriyorum.
Geçsin diye beklemiyorum o zaman öğle vaktini, gelsin diye bekliyorum.
Zamanı anlamlandıran biziz. Zaten oğlumun da çocukluğunu, elinde kitabı ya da gitarı olan; ona bol bol soru soran ya da gülerek öpüp koklayan bir anneyle geçirmesini isterim.
Bu da onun en güzel mevsimi olsun inşallah.
Ne diyorduk, e yazın kafa biraz dağılıyor tabii normal, soruların güzelliği... Yazın gölgeye kaçmak. Kitap okumak.
Cevaplar duyup şaşırmak, virgülü koyup yola devam etmek.
Bununla ilgili bir yazı yazacaktım ben, olmuş mu?
Olmadıysa tavuktandır. Bir saattir önümden geçip duruyor. Peki soru: Tavuklar da sindirmek için taş yutarlar mı?
Paylaş