Senin annen bir savaşçıydı yavrum

İşte yine çıktı o kitap karşıma evde.

Bundan iki sene önce okuduğum, bazı sayfalarını büyütüp evimin duvarlarına astığım o kitap.

Arka kapağında Times’dan alınan ‘Bu yazarın kitapları milyonlarca insanın hayatını daha iyiye götürmüştür.’ cümlesiyle...

Sayfaların çoğu fosforlu kalemle işaretlenmiş, yetmemiş not düşülmüş, yetmemiş yıldızlar konulmuş (şimdi olsa yine yapardım aynılarını)... Ruhumun ceketinin iç cebindeki bu kitap, Paulo Coelho’nun: Işığın Savaşçısının El Kitabı.

Genellikle kılıç tınlamalarını sevmeyiz, güzel bir oda müziğini bin kere yeğleriz. Savaş deyince aklımıza ‘yok dur seviş’ gelir. Tarantino’nun kan spreylediği filmi, içimizdeki katı yağı Il Postino gibi eritemez.

Sakinlik hep salık verilen. ‘Yavrum koşma düşersin’ler, ‘başkasının oyuncağını alma’lar, ‘parmak kaldırmadan konuşma’lar...

HALBUKİ KOŞ, HALBUKİ DÜŞ, HALBUKİ AL, HALBUKİ KONUŞ!

Halbuki sanatını bilirsen savaş gibisi yok. Hayat bir savaş oyunu. Peki evcilik? Ya, tamam. Eğer ‘senin annen bir melekti yavrum’u bu kadar sevdiyseniz, odanın bir köşesinde çay partisi veriniz. Benim saat 5’te bir işim var!

İnsana barış iyi gelmiyor bence. Barış frenliyor, arabanın camını açıp Boğaz havası aldırıyor, yol verdiriyor. Bu da güzel, bu da çiçek. Peki ya gerçek?

İşte bu kitapla kendi beynini kendi suyunla yıkayıp, acilen fotosenteze geçmek istiyorsun. Sürekli bir şeyleri devirmemeye ve pisletmemeye çalıştığın bir misafirlik mi hayat?

Değil ki.

Pekala sana uzatılan şekerden birden fazla alabilirsin. İstersen alırsın, elini de bir güzel masa örtüsüne siler, üstüne bir de su istersin! Ya misafirliğe bir daha hiç gelmeyeceksen?

Ya bir tane daha almadığın o şekeri bir daha hiç görmeyeceksen? Ya bu çok susamışken kana kana su içmek için son şansınsa? O zaman hazır mısın seansa? Önce ‘benim nerem savaşçı?’ dememen için sayfa 21’den inciler:

* Her ışık savaşçısı savaşa gitmeye korkar.

* Her ışık savaşçısı, geçmişte bir zaman, birilerini kandırmış ve yalan söylemiştir.

* Her ışık savaşçısı geçmişinde mutlaka kendisinin olmayan bir yola sapmıştır.

* Her ışık savaşçısı en saçma şeyleri kafaya takıp, acı çekmiştir.

* Her ışık savaşçısı birçok kere ışığın savaşçısı falan olmadığına inanmıştır.

* Her ışık savaşçısının manevi görevlerini yerine getiremediği olmuştur.

* Her ışık savaşçısı asıl demek istediği ‘hayır’ken ‘evet’ demiştir.

* Her ışık savaşçısı sevdiği birini incitmiştir.

* İşte bu yüzden o ışığın savaşçısıdır. Tüm bunları yapmış olmasına rağmen, daha iyi olabileceğini bildiğinden.

Yukarıdaki bir yerlerden tanıdık geliyorsa eğer, okumaya değer.

5 çayında bisküviyle bile iyi gider.
Yazarın Tüm Yazıları