Bunlar ağızda güzel bir tat bırakır fakat beyinde yağ yapar. Bu yağlar acilen atılmazsa beyinde selülite dönüşür. Beyni selülitlenmiş biri, giderek daha fazla yağ ihtiyacı duyar. Bunların ve bunları söyleyenlerin kölesi olur. Bu doymuş yağları duymaya doyamaz diyelim.
* * *
Peki bu güzel sözlere tırnaklarımızla tutunmayalım da napalım? Selülite karşı beynimizi düzenli olarak şu sözlerle yıkayalım:
En iyisi olmak için çok çalışmam lazım...
Yetenekli olmayabilirim...
Güzellik, yıllara endeksli enflasyonda beş para etmez...
Başarmam lazım...
Orijinal bir parçam var mı ki?(Şarkı anlamında da kullanılsın)
Benim gibi çok var, nasıl ayrışıcam?
Bunlar ağızda ekşi bir tat bırakır. Ama beynini bunlarla yıkayan kendini taze tutar. Selülitsiz bir beyinle ve bacaklarla koşar da koşar! Çünkü o, bir türlü yetişemediği bir şeyin yolcusudur. Tek isteği biraz yol almak olan biri, çok yol kat etmiş olur. Bunun diyeti kendinin hep ham olduğunu kabul etmektir. Böyle ham kalmak yağları yiyip yiyip, şişip şişip piştiğini zanneden çiğlerden olmaktan iyiydir.
* * *
Örnek: Benim gibiler aslında, kendilerini Tibetteki yak yağından bile ağır yağlarla kızartmak isterler (bu ham oldu). Fakat burada bir tuzak vardır. Borsada nasılsa değerim gitgide artıyor diyenler batar. İnsanın ekolayzırını her gün yeniden ayarlaması gerekir.
Dışsesler iyi ya da kötü kısık tutulmalıdır. Sizi nakarat nakarat övgülere boğan koroları iyice kısınız. Koşturan, gitgide hızlanan ritimleri açıp onlara dans etmeye çalışınız. İntro bölümüne güzel melodili bir kanal açınız. İntro bölümünü loopa alıp binlerce kere dinleyiniz. Başlamakla bitirmek kapı komşusudur. Arası bir limondur. Dünya yuvarlaktır.