Özel numara ne arıyor

Sende özel bir numara var. Olmalı. Çünkü sen telefonumdaki, ‘özel numara arıyor’sun.

Benim numaram belli işte. Görüyorsun.

Bense senin şu özel numaranı görmek için sabırsızlanıyorum.

Çünkü sen kendini bana tanıtma gereği görmeden beni çağırabiliyorsun. Ben senin kim olduğunu bilmeden, seni bir aloyla kendime buyur etmek zorundayım. Ben senden gelecek telefona açığım. Sen bana kim olduğunu söylemeye kapalısın.

Sana bundan böyle özel insan olarak sesleneceğim. Biliyor musun özel insan haklısın. Artık komünikasyon tek taraflı olabiliyor. İnternette, adını bilmedeğimiz milyonlarca ‘noname’(isimsiz), varilleri başında ateş yakmış kendilerine taktıkları süper kahraman isimleriyle sörf yapıyor.

O isimsizler de senin gibi özel işte. Saklanmak gibisi var mıdır? Saklanan nefesini tutar ama çalıların ardından her şeyi görür.

Sobelenenlere kıs kıs güler. Sobeleyenleri kıskanır.

Fakat kıpırdaması, kaleye doğru koşması, bir şeyler yapması, nefes nefese kalması onu bir anda Ahmet yapar, Mehmet yapar, Mine yapar.

Ve sen de iyi bilirsin ki Ahmet olup sobelenmektense, ‘temha’ olup saklanmak daha iyidir.

Gündüz gözlüklerini takıp annesi tarafından azarlanan Ahmet’e, Clark Kent olmak tak edecek ve kendini internetin linklerden sonu gelmeyen kollarına bırakacaktır.

Fakat soru şudur: temha gerçekten superman midir?

Yine anlaşılmaz oldum. Ben de şu köşeyi isimsiz ya da takma isimle yazsaydım ya. Ne bileyim ‘özel biri’ ya da ‘lin’den sesler’ falan diye. Ama sen beni tanıyorsun işte.

Şarkılarımı duymuşsundur. Reklamlarda falan görüyorsundur. Jingle’larımı bilirsin. Albümlerimi almış mısındır? En azından şu anda yazdıklarımı okuyorsun.

Bunları Nil Karaibrahimgil diye yukarıda resmi olan kişinin yazdığını biliyorsun. Beni beğenip beğenmeme, dinleyip dinlememe haklarını sonuna kadar kullanıyorsun. Bana ‘alo’ da demeyebilirsin ‘ o lala!’ da.

Benim olduğum yeri net görüyorsun. Beni aydınlatabilirsin ya da karanlıkta bırakabilirsin. Beynindeki dekorasyon zevkine karışamayız öyle değil mi?

Konu yine saptı. Ama anlıyorsun değil mi? Özelsin sen anlarsın. (Tamam tamam bu son şakamdı) Yani diyorum sen de taksan şu isim etiketini ceketine, katılsan şu kokteyle sohbet etsek. Bıraksan şu ‘özel numara arıyor’ ayaklarını, ben de bıraksam şu ‘sıradan numara cevap vermiyor’ yazılarımı.

Seninle tanışmak isteriz. Sesini duymadan kiminle konuşacağımızı bilmek isteriz.

Bizden daha ünlü, daha zengin, daha statülü, daha bilgili, daha daha olabilirsin, belki de sadece daha ürkeksin. Teknoloji, isimlerimizi numaralarımızı telefonlara yazabiliyor.

Niye izin vermiyorsun? Bak burada bu kadar insanız, birbirimize ismimizle hitap ediyoruz.

Seni de aramıza çağırmak istiyoruz.

Gel Clark Kent olsan da gel, superman olsan da gel.

İşte bu şiir Mevlana’dan sana:

Gel, gel, gel, ne olursan ol yine gel

İster kafir, ister putperest, ister mecusi ol, gel

Bizim dergahımız

Ümitsizlik dergahı değildir.

Yüzbin kere tövbeni bozmuş olsan da

Yine gel...
Yazarın Tüm Yazıları