Paylaş
Olmadığın gibi davranma. Halbuki Konfüçyüs, taa milattan önce ışığı görmüş. Kendinizi, ‘kendim’ diye bir tanıma sokmamanın öneminden bahsetmiş. Arada bir mış gibi yaparak, kendi zenginliklerimize şahit olabileceğimizi ve bu sayede daha ‘iyi’ bir halimize doğru küçük adımlar atabileceğimizi söylemiş.
Hepimiz kendimizi başkalarına yansıtarak görüyoruz. Doğumumuzdan itibaren, annemiz babamız akrabalarımız, konu komşu arkadaş, okuldakiler artık kim varsa hayatımızda, bize kendimizi yansıtmaya başlıyor. Bir aynalı lunaparka doğuyoruz yani.
Kimilerinde dev kimilerinde cüce... Kimilerinde yamuk kimilerinde köşeli. Bu yansımaları seyrede seyrede kendimizle tanışıyoruz. Güvenilirsin diyorlar, daha da çok öyle davranıyoruz. Midene düşkünsün diyorlar, yiyoruz. Tembelsin diyorlar, oturuyoruz. Yaratıcısın diyorlar, korkmadan üretiyoruz. Bu laflar, bize yapışıyor. Gerçeklik payı taşısalar da, taşımasalar da kendilerini gerçekleştiriyorlar. Gerçek olup çıkıyorlar karşımıza.
E napalım canım, herkes kaşı gözü gibi, huyu suyuyla da doğuyor diyeceksiniz ama o kadar da basit değil mesele. İnsan büyük bir potansiyel. Beyin mükemmel bir yazılım. Telefonlar gibi, güncelleniyor. Değişiyor. Daha iyi bir yazılımla daha iyi bir halimiz olabiliyoruz. Doğduğumuz halimizi, bize yansıtılan halimizi alçıya alırsak, yazık etmiş oluruz başka Ali’lere, Elif’lere, Zeynep’lere, Halit’lere.
Kendimizi sürekli kurşun kalemle yazmalıyız. Bir elimizde de silgi olmalı. Daha iyi bir ben mümkün olduğunda silip yeniden, silip yeniden, silip yeniden yazabilmeliyiz. Peki nasıl? Mış gibi yaparak mesela.
Diyelim birisiyle ya da bir şeyle ilişkiniz hep aynı gerilimde süregeliyor. O sizde hep aynı yıkıcı duyguyu uyandırıyor, siz de ona hep aynı tepkiyi veriyorsunuz. İlişki kurulmuş bir tavşan gibi, kurdukça aynı şeyleri yapıyor. Bunu kırmanın tek yolu, gerekirse senden hiç beklenmeyecek şekilde mış gibi davranmak. Başka bir tepki vermek.
O gün konuya başka yerinden yaklaşmak. Sinirli olacağına, sinirlenmiyormuş gibi yapmak. Üzüldüğüne üzülmemiş gibi yapmak. İstemediğini, istiyormuş gibi yapmak. Mış gibi davranışı, kendinizin başka bir haline seyahat oyunu gibi düşünün. Ben küçükken çok yapardım. Daha olgun tepkiler verebilmek için, saçlarımı topuz yapar siyah boğazlı kazak giyer, o günkü kendime çekidüzen verirdim. Bu beni öbür Nillerle buluştururdu.
Şimdi tabii ki, bu mış gibi davranış sonrası, hemen eski halimize döneceğiz, bu oyun kısa sürecek. Fakat izleri, kokusu, tadı bizimle kalıyor. Tekrarlandıkça güçleniyor. Birden bire karşındaki de değişiyor tabii ki.
O da değişik bir sana, değişik bir kendisi olarak karşılık veriyor. Dönüşüyor ilişki. Hep beraber daha iyi hallerimize taşınıyoruz cümbür cemaat.
Bu hafta bir deneyin. Mış gibi davranın. Hem yeni kendinizle, hem yeni ötekiyle tanışacak ve belki de onları daha çok seveceksiniz.
Paylaş