Paylaş
Yerli izleyeni var, yok ben sadece yabancı izlerimi var, bir de benim gibi ben dizi izleyemiyorum dizimi bulamadımı var.
House of Cards dediler, denedim olmadı.
Bütün emmy’leri ‘Breaking Bad’ aldı kesin izle dediler, tutturamadım.
Modern Family tamam komikti ama aklıma bile gelmiyordu.
Downton Abbey’i tamamen mahalle baskısı sebebiyle bıraktım.
Curb Your Enthusiasm’ı seviyorum, ama Seinfeld’ı daha çok seviyorum ona bakarsan.
Yok açıp da izleyemem hiçbirini.
Yapacak daha eğlenceli işlerim var hep.
Derken ilanını gördüm Louis’nin.
Üstelik, alınan olmasın lütfen, bir erkekte zor tahammül ettiğim keçi sakal tabir edilen sakalı olan bir stand-up’çının dizisi.
Hayli karanlık. Yani karanlığa gülersin ya, o cinsten.
Uzun zamandır bu kadar zekice yazılmış, ustalıkla oynanmış, derinlikli bir şey görmedim.
Zamansız bence.
Her bölümünü bir başyapıt izler gibi izliyorum.
Louis... Ah Louis!
Canın yanıyor ama kiminki yanmıyor ki.
Senin gibi iyi kalpli, öfkeli, kaybeden komikler lazım bize.
Hayatın gölgesinde durup şakalar yapıp duruyorsun. Bir uçurumdan yuvarlanırken, komik surat yapan çizgi film kahramanları gibisin. Çok gerçeksin çok.
Güleriz ağlanacak halimize.
Bu cümle sanki Louis için söylenmiş. Dizinin girişine, müziğine bile hastayım.
Louis akşam saati, metronun merdivenlerinden yukarı çıkar ve stand up yapacağı küçük bara doğru yürür.
Tek görüntü bu. Bir de arada bir uyduruk fast food pizzacıda durup bir dilim pizza yiyiyor.
Üstündeki müzikte de, bir kızlar korosu ‘Louis Louis Louis, Louis ağlayacaksın... Louis Louis Louis ölüceksin’ diye şarkı söylüyor.
Her bölüm böyle başlıyor.
Gece, yürüyüş, pizza ve bu şarkı. Belki bin defa izleyebilirim.
Sanki benim bu adam.
İnsanları güldürmeye giden ve can sıkıntısından patlamak üzere olan yalnız biri.
Herkes bir nevi matruşka. İçimizde onlarca tip yaşıyor. Tek değiliz yani. Çokuz. İşte benim çokluğumda Louis de var.
Dizideki gizli favorim doktor. Görmeniz lazım doktoru.
Lanet, kimseyi umursamayan, kibarlığı çoktan bir yana bırakmış.
Louis adama sırt ağrısıyla gidince, ‘E ağrır tabi, dört ayaklılar için yapılmış omuru iki ayağının üzerine dikip yürürsen böyle olur. Ağrıyacak tabi, tasarım hatası’ diyor.
Evrimin yanlışıymış, yapacak bir şey yokmuş. Muayene bile etmiyor, oturduğu yerden kalkıp.
Louis dizisi, Louis’in gerçek hayatından alıntılarla dolu. Louis orda da komedyen. Louis’nin orda da iki kızı var. Louis orda da Louis.
Youtube’dan kendi stand up’larını izledim geçen.
O kadar iyiydiler ki. Kızlar ve oğlanlarla ilgili olan çok güzeldi.
Diyor ki, ‘Erkekler vurur kırar, etrafı mahvederler. Fakat kızlar kafadan mahvolmuştur. Bir erkek kolunu koparsa da, geri kalanını ve ruhunu ellemez... Halbuki kadınlar manevi olarak seni öyle bir yaralar ki, yaranın yerini bile bulamazsın, ruhun bir ömür iyileşmez.’
Siz de benim gibi, şu karanlık yolu aydınlatan tek ateşböceğinin şaka yapmak olduğunu düşünüyorsanız, Louis’yi izleyin derim.
Paylaş