Paylaş
Öyle eşofmanı çekmiş ‘jogging’ yapanlar gibi değil ama Fransızların ‘flaneur’ dedikleri gibi.
Sokağı koklayarak, dinleyerek, varmak için yapılmayan bir yürüyüş onunkisi.
Etiler’deki evinden çıkar ve meditasyon yapar gibi yürür.
Yürürken derin nefesler alır, kararlar alır.
Kendisiyle konuşur, kendisini bir şeylere ikna eder.
Eminönü’nde olmanın en güzel saatini bilir.
Beyoğlu’ndaki delinin o geçerken ne diye bağıracağını.
Bazen karşıya geçer orada yürür.
İstanbul’un kafasından geçenleri bilir. Hep genç kalır bu yüzden.
Bu 65 yaş üstü sokağa çıkma yasağı çıktığında ilk onu düşündüm.
Doğduğum günden beri her gün yürüyen, yürümezse nefes alamayan babam ne yapacaktı şimdi?
Önce şu 65 yaş üstü eşittir yaşlı fikrini kafalarından atmak istedim bizimkilerin.
Onlara telefondan bağlanıp, “Bunu söyleyenler sizin ne kadar genç olduğunuzu bilmiyorlar” dedim.
“Siz genç ve güzelsiniz.Üstelik kalbiniz 18 yaşındaki heyecanla atıyor” dedim.
Ki doğru bu.
“Saçlarınızdaki beyazlar, yanaklarınızın pembesini yenemez” dedim.
Kim yürüyor o yaşlarda günde 28 bin adım?
Babam bütün kararları yürürken alır.
“Dur bakalım, bir şey demeyeyim şimdi; bir yürüyeyim de” der.
Yağmurda, fırtınada da yürür.
İstanbul’un rüzgarlarına göre güzergah belirler.
Bir keresinde “Babacım sen çok yürüyorsun, size bir köpek alayım mı” dedim. “Kızım o köpek dayanamaz yolun yarısında bayılır” dedi.
Hem yaşlı hem yasak kelimesi o yüzden ağır gelmiştir onlara. İyilikleri için bile olsa...
Babamı New York’a koyun, Harlem’in sonuna yürür.
“Mickey Rourke
4. caddeyle 43. sokağın oradaki kafede kahve içiyor” der.
Kardeşim bir ara New York’ta yaşarken, şu korkunç kar fırtınalarından biri olmuştu ve Obama sokağa çıkma yasağı ilan etmişti.
İnsanların uçmamak için direklere tutundukları bir fırtına düşünün.
Babam yürümedi mi sandınız?
Çıktı ve apartmanın etrafında yine iki saat yürüdü.
Annem apartman kapısında uçup gitmesin diye onu bekledi.
Eğer hava çok soğuk ve ıslaksa gider bir AVM’de yürür. Ama mutlaka yürür.
Peki bu günlerde nasıl hallediyor bu yürüme işini dersiniz? Evde yürüyormuş.
Salondan, benim koridorun sonundaki eski odama, oradan geri.
Pencereler açık.
Peki bir insan üç oda bir salon normal büyüklükte bir evde, git gel yaparak ne kadar yürür tahminde bulunun.
İki buçuk saat, evet iki buçuk saat yürümüş.
Bunu duyunca, onlar gibi hareket etmeye sevdalı ya da ruhen ve fiziken ihtiyaç duyan ‘65 yaş üstü’leri düşündüm.
Haydi çocuklara kanepenin minderlerini veriyorsun zıplayıp, tırmanıyorlar da 65 yaş üstü ne yapsın?
Bir teklifim var.
Belki zaten birilerinin aklına çoktan gelmiştir de ‘nasıl yapalım’ üzerine kafa yoruyorlardır.
Sokağa çıkma yasağı olan günlerde, iki üç saat izinleri olsun, çıkıp yürüsün güneş görsün, rüzgarı kuşu ağacı hatırlasın ‘65 yaş üstü’ler.
Sosyal mesafelerini koruyarak, ki inanıyorum korurlar.
Ben onlara yaşlı diyemiyorum, insan kalbinin attığı yaştadır çünkü.
Bütün evlerdeki anne babalar, yalnız teyzeler, amcalar yine dimdik ayaktasınız.
İşlerinizi hallediyorsunuz.
Ellerinizden öperim.
Bu günleri sağlıkla geçirelim hep beraber.
Sonra gökyüzünün altındaki bütün sokaklar ve gölgeler bizimdir.
Baba, az kaldı dayan. Sokaklar seni soruyordur eminim.
Paylaş