Kaşlarımda bulutlar toplanmış, sanki ağlıycam ben!

İki kaşımın arasında o kadar çok şimşek çaktırdım ki, böyle dikine bir çizgi oldu.

Benim gibi çok yağışlı insanlarda olur bu. Şimşek çizgisi. Çat çat çatmaktan. Bi yandan da, herşey komiğime gittiğinden, bunu onu susturacak kadar güçlü bir kahkaha tufanıyla bastırmaya çalışıyorum. Yani yüzümde böyle bir müzik çalıyor, ruh kaynaklı: Çat çata kah kah, çat kihh kih! Dikkatli bakacak olursanız, mimiklerimde ve benden çıkan seslerde bu trajediyi hemen yakalarsınız. Üzer ürpertir, hemen ardından gıdıklar gülümsetirim. Bugünkü bulutların sebebi de, zaman.

Birşey benim ses ayarlarımla oynadı. Geri geri sayan saat var ya bizim, sesi çok açıldı onun. Sağır olucam sanki. Onun tik tak’ı bütün diğer sesleri, topuğuyla ezer hale geldi. Olayı anlatiym isterseniz, daha çabuk anlarsınız belki. Ceren’le Yeniköy’deki mantıcıda oturup, yola bakakalıyorduk geçen hafta. 10 dakika boyunca geçen her arabaya, en ağır düşüncelerimizi yükledik. Yükledik çünkü, 10 dakika önce Mazhar abi bize, ’zamanın nasıl geçip gittiğinin anlaşılmadığı’nı söyledi. O anlamadıysa, biz hiç anlamazdık. Zamansız kalınca, günümüzü görücektik. Demek ki saat hep, bugünü çeyrek geçicek, yarına 5 kalıcaktı.

Zaman böyleyken, kimse plan yapamazdı. Şimdi sizi arasam, ’buluşmamıza 15 dakika geciktin’ ya da ’5 dakika sonra buluşmamız gerek’ desem naparsınız? Çaresiz kalakalırsınız. Söz konusu bir kahveyse iptal edersiniz, ertelersiniz. Peki ya söz konusu olan hayatınızsa? İşte o zaman, kaşlarınızda benimkiler gibi bulutlar toplanır!

Dünyanın kendi etrafında ve güneş çevresindeki turları sandığımdan daha hızlı çıktı. Ben bunu düşünmezdim. Çünkü insan, bu dönüşleri hissetmemek üzere yere çakılmıştır. Fakat ’bir durup düşünüldüğünde’, ki bunu yapmayı hiç sevmeyiz, baharların ve akşamüstlerinin çabuk çabuk gelişi dikkat çeker.

Bir keresinde, 16 yaşında bir oğlan çocuğu, çok güneşli yazdığım günler ondan uzaklaştığımı söylemişti. Biliyorum o yaşta insan, perdeleri çok seviyor. Ama bu bahsettiklerimi de anlamayacak o, çünkü o yaşta insan, saate baharlara falan da bakmıyor. Neyse, o da hızla 26 olduğunda bu yazıyı okuturum ona. Olmadı hemencecik 36 olduğunda...

Son gülen ben olmak isterdim ama anlaşıldı ki, son gülen zaman olucak. Peki, Mazhar abi, biz napalım şimdi?
Yazarın Tüm Yazıları