Son zamanlarda ‘kadına şiddetteki artışta, eline su dökülemez bir millet olduğumuz kesin.
Bu ister kadınların seslerini eskiye oranla daha fazla duyurabilmelerinden kaynaklı olsun, ister olmasın, utançlar veren, iç ezen, üzen ve düşündüren bir şey. Seviniyorum ki, bu haykırışlar sonrası güzel gelişmeler oldu, cezalar ağırlaşacak. İnsanlık suçu kapsamına girecek, çünkü insanlık suçu. Hayatımda ilk defa, aslında bunun şiddet gösterenin gücünden değil de, aczinden kaynaklanma ihtimalini düşündüm. Korkan bir şey saldırıya geçmiyor mu? Demek bu erkekler, kadınlarından korkuyorlar. Onların karşısında ruhen o kadar güçsüz hissediyorlar ki, fiziksel şiddete sapıyorlar. Yanlış anlamayın, onlara bahane bulmaya çalışmıyorum. Anlamaya çalışıyorum. Kadın ruhen güçlü, erkek fiziken. Aslında bu erkek bir hayaletle mi savaşıyor? Bir kadının sadece fısıldayarak, dağları devirme gücü olduğunu biliyoruz. Geçenlerde, bir iş toplantısında, bir erkeğin kulağına bir cümlecik fısıldayan bir kadın, o erkeğin bağırıp çağırmasına maruz kalmış. Olayı anlatan arkadaşım diyor ki; “Dışarıdan bakınca durduk yere bağırmaya başlayıp şiddet yayan erkekti, fakat asıl şiddet, o fısıldanan cümledeydi.” Hepimiz biliyoruz ki, şiddet sadece vurup kırarak olmuyor. Ülkemizi bu aralar ziyaret edip, bir tür ailesel psiko-drama çalışmaları yapan bir uzman (diyelim), dün bir yemekte, bütün bu düşünceleri duymuş gibi, “Türk erkekleri kadar kadından korkan başka bir ülke görmedim!” dedi. “Nasıl anladınız?” deyince, “Workshop’lardaki erkek katılımının azlığından ve anlatılan hikayelerden” dedi. Bir kere, Türk erkeği, ortada bir sorun olduğunu asla kabul etmiyor bence de. Kendisinin bir sorunu yok. Bir hastalığı, zaafı, çözemediği bir düğümü yok. Onlar ağlayamayacak, mızmızlanamayacak, üşüyemeyecek ve asla yardıma ihtiyacı olmayacak olan. Ne zor halleri. “Sebep anneleri!” dedi uzman. “Annelerinden şiddet görüyorlar” dedi. “Annelerinin öfkesini alıyorlar.” Peki anneleri niye öfkeli, babalarından dolayı mı? Hiç de bile, bir anne asla oğluna kötü davranmaz, olsa olsa şiddetle sevebilir. Şiddetle sevmekte bir sakınca mı var? Gibi yüzlerce sorabilirdim ama sustum. Çünkü bunların hepsini düşünmeye, tartışmaya değer buluyorum. Sorularım bitmiyor. Türk annelerinin oğulları şehzadeler gibi büyümez mi? Onların ilk kul köleleri, biricik, güzeller güzeli anneleri değil midir? Peki kaydıraktan kayınca bile, aferin benim paşa oğluma ne güzel de kaydı dediğimiz bu erkekler, gün gelince niye kadına el kaldırırlar? Madem biz onlara aş veririz, aşk veririz, annelerini bile geri veririz, neyimizden korkarlar da kaldırırlar ellerini ürkekçe? Düşünelim beraberce.