Paylaş
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, yapıyorsunuz!
Yapıyoruz, yapıyorlar.
İstediğimiz çoğu şeyi yapmadığımız gibi, istemediğimiz çoğu şeyi de yapıyoruz.
Neden böyleyiz?
Neden ayaklarımız çapraz yürüyoruz bazen?
Ayıp olmasın, öyle durmasın, şöyle görünmeyeyim, şu hissi uyandırayım diye.
Yani ait olmadığımız anları yaşamak için.
Halbuki böyle davranmak ne bizi mutlu edecek, ne karşımızdakini!
Kibarlık diye, kırılmasın diye, herkes yapıyor diye, ayıp oluyor diye yaptığımız şeylere verdiğimiz zaman, bizim hayatımızdan.
Kırpıp durduğumuz o kurdele, kıymetli ömrümüzden.
Bu hafta böyle bir kararla baş başa kaldım.
Gitmem gerek diye düşündüğüm bir yere, aslında gitmek istemiyordum.
Aslında gitmek istemediğim bir yere gitmemin, kime fayda sağlayacağını düşündüm.
Kimseye.
Herkes orada olmak istemeyen birinin orada olduğunu anlar. Tıpkı gerçekten orada olmak isteyen birini anladıkları gibi.
Bu bir frekans, bir koku, bir enerji gibi etrafa salgılanır.
Vakit en değerli varlığımız.
Paramızı değil, vaktimizi neye harcadığımıza bakmalıyız.
Para kazanabiliriz, kazanamayabiliriz ama vakit kazanamayacağımız kesin.
Harcadıkça yerine yenisi gelmeyecek.
Bu, gerçeğine sadık davranma halini ben babamdan öğrendim.
Neredeyse ‘ayıp olmasın’ diye, istemediği halde yaptığı hiçbir şeyi hatırlamıyorum.
Tamamen Suavi’yi dinler.
Bu hiç kabalık gibi de durmaz. Herkes o samimiyetten gelen tercihe saygı duyar, zorlamaz.
Babamdan aldığım ilhamla, çoğu zaman ben de kendime sadık kalmayı, vaktimi istediğim yerde harcamayı tercih ettim . İnsan yapa yapa öğreniyor.
Bu hafta, istemediğimiz şeyleri, ayıp olmasın diye ne kadar sıklıkla yapıyoruz ona bakalım bir.
Paylaş