Paylaş
“İchi-go, ichi-e”, “Bir sefer, bir buluşma” demekmiş.
Çay seremonileri için kullandıkları bu cümle, her buluşmanın biricik bir buluşma olduğunu anlatıyor. Japonların çay seremonisine bu kadar önem vermelerinin sebebi, o çayın tadının ve toplanan o insanların varlığının tadına ancak tek sefer bakabilecek oluşu. Japonya’ya gittiğimde Kyoto’da bir çay seremonisine katılmıştım.
Her şeyin bu kadar sakin bir ritüelle, uzun uzun, seni her saniye orada olmaya davet ederek yapılışı beni çok etkilemişti.
Zamanın geçişini, sanki tenlerinde bizden daha çok hissediyorlar.
Kiraz çiçeklerinin açtığı o bir haftanın kıymetini bilirken hüznünü de hissetmek, onların diline çok güzel kavramlar sokmuş.
Mesela “Mono no aware” de bunlardan biri.
Bir şeyin geçiciliğinden duyulan hüzün ama bu hüzün aynı zamanda bir mutlulukla beraber hissedilmesi için orada.
Geçiciliğin hüznü, yaşananı benzersiz kıldığı için aynı zamanda bir mutluluk sebebi. Dil bazen bir şeyi anlatmaya uzanmıyor.
Şimdi sonbaharda hepimizin düşen yaprakta hissettiği şey.
Hem zamanın geçişinin hüznü, hem de sonbaharın gelişinin döngüsünde yine burada olmanın neşesi...
Gözlerinde mutlu bir hüzünle o kiraz ağaçlarının açtığı parklarda dolaşan, altında piknik yapan, resim çektiren insanları gördükçe neden haiku yazdıklarını da anladım.
Cebimde hep taşıdığım minicik bir haiku kitabı aldım. Haiku yazarken ilk iki satırda, o sırada gördüğün şeyi tanımlıyorsun, üçüncü satırda ise hayreti koyacaksın. Beklenmedik şeyi. Ünlem!
“Wabi sabi” de çok güzel elle tutulması zor bir kavram.
Kusuru kucaklayan, kusurlu olanın gerçeğe yakınlığından ötürü daha güzel olduğuna bir atıf.
Altın tozuyla yapıştırılmış kaselerde, çürümüş ahşap jaluzilerde, yosun tutmuş kayalarda bulabildiğimiz rahatlatıcı bir tını.
Güldüğümüzde yüzümüzde beliren o hikaye dolu çizgilere de Japonların yaptığı gibi altın tozu sürüp kucaklayabilsek...
Bu kavramlarla düşünmeye başladığında, başka boyutlara ışınlanıp, hayatı bambaşka yaşamak mümkün. Bu yazı da bir davetiye bugün.
Paylaş