Hrant Dink’le aynı balıkçıdan balık almak

(Geçen haftaki yazımdı, Londra’dan yollamayı becerememiştim)"Onunla aynı balıkçıdan balık almıştık" dedi babam. Tazesinden vermesini tembihlemiş. Onu bir daha gördüğünde, öldürülmüştü. Bir kaldırımda cansız yatıyordu. O balıkçıya gelemezdi artık.

Kadınlar savaş sevmez biliyorum. Kadınım, ordan biliyorum. Bir elin, haddinden hızlı havaya kalkmasına bile tahammülüm yok. İnsanın insanı öldürmesini anlayamıyorum. Bir böceğin bile, canı gözümün önünde havalanmasın, ışığı sönmesin diye, kartonlarla balkona taşırım. Balık da yiyemem bu yüzden. Çünkü yüzüyle gözüyle yatar tabakta. İnsan ister istemez, onun belini kıvıra kıvıra gezindiği denizleri düşünür...

Öldürmekten canı yanmayanlara inanmıyorum. Canının yanmasını hissetmeyenlere inanıyorum... Beni korkutan bir şey varsa, bu. Canının yandığını hissetmeyen insan, kafasını çok kötü bir yere çarpmış, bu da geçici bir duyarsızlığa sebep olmuştur. İnsan, öyle bir anda, eline tutuşturulan bir şeyden dolayı yanıp, kül olabilir. Yakıp, kül edebilir. Kurşun, insanın bulduğu en ağır şey. Hem en ağır, hem en hızlı, hem de sağır!

Hayatımda tanıdığım hiçkimsenin, kendimden farklarını ayıklamaya çalışmadım. Tam tersi, bana benzer çoğunluğuna sığındım. Isı oradadır. Anlayış ve sevgi oradadır. Ondaki ben, orada beni bekler. Hepimiz aynı balıkçıdan gider balık alırız en nihayetinde. Karnımız doyar. Ülkenin birinde, bir bayrak altında dururuz. Ama en fazla ’bir insan’ oluruz. Bu her yerde böyledir. Bu yüzden insan, dünyanın herhangi bir dilinde söylenmiş hüzünlü bir şarkının neden bahsettiğini bilip, ağlayabilir. Dil, sadece anlatmak içindir. Bir beyin, bir kalp ve iki göz birbirinden ne kadar farklı olabilir ki? Çoğunluğu ettir, gerisi renktir.

Bunu yazıyorum, çünkü ülkemi son zamanlarda, özellikle de o yürüyüş günü çok beğendim. Bir iki kurşunla onu korkutmaya çalışanların üzerine, yüzbinlerce adımla yürüdü. Dev oldu. Kurşundan ağır oldu. Sustu. Ölümden sessiz oldu. Meydanlarda gözüyaşlı çocuklar ve bir sevgili vardı. Onların yüreği yandı... Yanar ona bir şey yapılmaz. Ölümün pansumanı olmaz. Güvercinler ve şiir vardı... Barış, meydana tek geldi. Savaş hakkında tek kelime etmedi.

Hrant Dink’in bize bir kötü, bir de güzel haberi vardı. Kötü haber: Hrant Dink ölmüştü. İyi haber: Hrant Dink ölmemişti.
Yazarın Tüm Yazıları