Paylaş
Durur. Düşer. Yuvarlanır. Tepetaklak olur.
Ayaklarını havada, başını yerde, kollarını düğüm bulursun.
Bazı şeyler noktalanır.
Böyle zamanlarda, sana söylediğim o içindeki ateşi yakacaksın.
Başına oturacaksın, bağdaş kuracaksın.
Ellerini ateşine tutup ısınacaksın biraz.
Hikayeni dinlemek isteyecek, içindeki tüm canlılar.
Kuşların, kurtların, böceklerin.
Onlara taa en baştan anlatacaksın.
Böylece sen de hatırlamış olacaksın.
Nereden geldin, nereye gidiyordun.
En çok nelere gülüyordun.
Dinleyince hatırlayıp, hemen atları hazırlayın sabah erkenden yola çıkıyoruz diyeceksin.
Kovboy filmlerindeki gibi.
Müziğin başlayacak.
Hah, diyeceksin işte şimdi oldu.
Kalbinin ritmiyle yola koyulacaksın tekrar.
Anlayamayacaklar içlerindeki ateşi unutanlar.
Anlam veremeyecekler hikayelerini çabucak unutanlar.
Hatta kızacaklar bile sana, gülmeyi kolayca bırakanlar.
Sen ellerinde ateşinin sıcaklığı, kulaklarında kalbinin müziği, altında atın, hikayenin devamına doğru yol alacaksın.
Hayat unutturamamış olacak sana seni.
Hazinenin yerini.
Hazinen bugün, hazinen şimdi, hazinen sahip olduğun tek hayat.
Hazinen burası, hazinen yanındakiler, çocuğun.
Devam edeceksin kaldığın yerden.
Bugün öyle kıymetli bir şey ki.
Dünde kızarmadan başlamalı, çiğ çiğ.
Evet bazen bir Japon balığı gibi olmalı.
Her şey her gün yeniden daha başka olduğunda,
Sen de bu başkalıkta, kendi başkalıklarınla tanışmalı
ve kendini şaşırtabilmelisin.
Dün olanları bilenler sana inanamamalı:
Dün o burada değil miydi? demeliler.
O dünden gelmiyor mu?
Ben dünden gelmiyorum demelisin.
Ben hikayemden geliyorum ve hikayeme dönüyorum.
Olanlar bana bazen hikayemi unutturur ama ben içimde yanan ateşin başına gider onu hatırlarım.
Atıma atlar, sabah erken yoluma devam ederim.
Sadece senin yapmayı bildiğin, bütün o güzel şeyler varken, adımlarına devam etmek yerine, niye yerinde sayasın?
Elbette yola devam ediyorsun.
Hepimize güzel hikayemizde, heyecanlı bir sayfa diliyorsun.
Paylaş