Sen kaç katırla, hangi yokuşları kafiye yapmadan duramayarak çıkarsın? Ey, ağzında kelime varken konuşmadan duramayan insan! Kendinden ne sonuçlar çıkarırsın, nedenini kendinde bulmadan.
Bu sabah, ki kendisi bir bir iki, çift sıfır beş olarak kodlanmıştır, ki bir önceki gece sanal bir çöp basınca açılmış ve içine bir dört atılmıştır, kimine bir başlangıçtır kimine bir son. Lafım bu değildi, şuydu asıl: Bu sabah, insanın kendisine, kendisini hatırlatıp durması gerektiğini düşündüm. Başucuna bir polaroid yapıştırıp olanları ve olmayanları yazmalı. Peki neden?
Çünkü insan unutuyor en önemli olanın kendisi olduğunu. Bunu kesinlikle yazmalı. Tekil olmak, şahıs olmak demektir. ‘Ben’, en güzel cümlelerin kurulduğu öznedir. Gizli öznesi de ben olmalıdır herbir şeyin. Dogmatikle yıkanan çamaşırlar mis kokabilirler, ama asla temiz değildirler. Anlatamamış olabilirim, açık açık yazayım: Beyinleri ‘ben’ düşüncesinden ‘biz’ düşüncesine zorlayan, ben’cileri günah sayan her şey, bizden uzak dursun! Dünyaya sadece iki pencereden bakarız, onlar da sağ ve sol gözlerimiz. En güzel manzara da orada. Dostumuz Ben’i gavur sanıp ikinci plana atmayalım. Yeni yılda? Tamam peki yeni yılda.
İkinci unutulan, nelerimiz olduğu... Bende bundan bu kadar var, şundan şu kadar, ötekinden yok. Ben bu legolarla benzin istasyonu kuramam belki ama, marangoz adam yaparım. ‘Marangoz adam legoların en güzelidir’ yaparım! Bizde olmayanı isteyip durmaktan helak olduk. Çünkü torbayı boşaltıp elimizde neler var’a bakmayı unuttuk. Ama onda şemsiye var deyip durduk. Peki al, şemsiyeli marangoz ol.
‘Unutulanlar’ CD’mizin repeat’e alınıp durulan şarkısına geldik: that’s the way a-ha a-ha i like me! ( ben kendimi a-ha böyle seviyorum) Bazı kendini sevenleri anlayamayız. Bu kız kendinde ne buluyor deriz. Onlar kendini beğenmiştir. Bazılarının kendini neden sevmediğini anlayamayız. Daha iyisini mi bulacak deriz. Onların kendine güveni yoktur. Bir aşk ilişkisidir bu, benle ben arasında. Ve Nietzsche’nin dediği gibi, bir üçüncü fazlalıktır. İnsanın kendinin gönlünü alması, hoş görmesi ve alışmaması lazımdır. Bazen de kalbini kırması, haksızlık etmesi şarttır. Ben kendimi böyle seviyorum’un içinde bunlar vardır. Sarışın olsam mı yoktur.
İşte haftanın şiiri:
Unutmayasın en önemlinin sen olduğunu
Ve elindekileri
Ve kendini tam da böyle sevdiğini
Aksini söylese de ötekiler
Nereden bilebilirler
Elinde şemsiyeli sarışın bir marangozun
Ne kadar komik durduğunu...
Nil’in torbasından bir kalem çıktı, eline tutuşturunca bunları yazdı. Ve that’s the way a-ha a-ha i like Nil.