Hayatta çok inandığım bazı şeylere, sadece fantastik filmlerde rastlıyorum. Halbuki o kadar gerçekler ki... Örneğin:
özel gücü olmayan kahramanlar- Onlara hayranım. Uçamazlar, kaçmak zorunda kalırlar. Yanlış yaparlar, rezil olurlar. Sözlerinden dönerler. Yine de, bir yerinden napar yapar, o kahramanlık otobanına çıkarlar.
bazı şeylerin, içinde dura dura habitatlarının şeklini alması- Etraf suysa, yüzgeç çıkarmaya başlamak gibi. Ya da etraf havaysa kanat. Evrim gibi. Hem hayatta kalmak için, hem de olduğun yeri unutmamak için sana takılan bir uzuv. Otantik işte.
bir şeyin o şey olması, ama o şeyde alıştığımız gibi görünmemesi- Bunlar insandaki patern zincirlerini kırar. Bir sonra yapacağın şeyde, ’ben böyle yapıyorum kardeşim’ gücü gelir. Vitamindir bunlar. Bence sanatın tek faydası da bu.
en güvendiğimiz şeyin fikrini değiştirmesi- Bu ilk başta büyük hayal kırar, sonra yenisini yapar. Ben sokakta o tarafa gitmekten vazgeçen insanları da seviyorum. Komik olmak pahasına, binbir akrobasiyle geri dönerler. En azından ben öyle dönerim.
tesadüflerin insana fark ettirmeden onu koruması- Tesadüflere inanmamak gibi. Korumak için varlar diyecek kadar da iyimser. Ama biliyorsunuz hayat, hafif ittirip çekiştiren birşey.
ve bir şeyin tam olarak hiç bitmemesi- Bence hiçbir şey bitmez. Ya da her şey biter. Biten de başlar. Başlar ama bittiği yerden.
Filmde bunların hepsi bütün özel efektleriyle var. Filmin kahramanı bir korsan. Kahraman ama ahlakını yazanın kalemi şaşmış. Şakacı birinin kaleminden çıkmak gibisi yokmuş... Filmin sonunda da içine virgül kıvrılmış noktalardan var. Tam bana göre.
Ben, bu hayattan uzak türleri çok seviyorum. Harry Potter olsun, Lord of the Rings olsun, Mirror Mask olsun. Yeter ki olsun. Bana büyünün ve kocaman şeylerin varlığını unutturmasın. Olağanüstü şeylerin olmadığı her şey olağan. Bence, Karayip Korsanları’nın milyonlarca insan tarafından seyredilip durması bundan. İçinde hem mucize hem de vecize bulunan şeylere rastlamak kolay değil.
O yüzden, öyle içten selamlıyorum ki, suların altından yarı insan yarı deniz mahsulü varlıklar çıkaranları ve korsan yapıp gözünü ve ayağını koparmayanları. Hayatın rüya kısmını da en çok bu yüzden seviyorum. Geçenlerde rüyamda bir kadın, bir sirk çadırında dikişlerimi söküyodu (dişlerimi değil, dikişlerimi). Yatmadan önce okuduğum kitabın 256. sayfasında da, Angel Islington çıktı her şeyin altından...