Eskiden televizyonda bir yarışma vardı. Erkan Yolaç, çeşitli marşlarla, bizi sorularına evet ya da hayır dememeye davet ederdi. Herkes yanardı. Evet ya da hayırsız bir süre dayananlar, ütü falan kazanırdı. Anlardık ki, içimizdeki binlerce sorunun karşısında iki kutucuk vardı: evet ve hayır. Sonradan farkettim ki, herkesi evetçiler ve hayırcılar diye ikiye ayırabiliriz. Evetçilerin cevap anahtarları, soldaki evet kutusunun çoğunlukta olduğunu gösterir. Heyecanlı ve meraklıdırlar. Evet dediklerinde açılan kapıdan, Alice’in Harikalar Diyarı’na gideceklerini düşünecek kadar iyimserdirler. Evet dediklerinde onayladıkları şeyin, onaylamadıklarında başlarına bela açacağını düşünecek kadar kötümserdirler. Problemlerine evet diyenler, spiritüel alemin kralı olurlar. Yöntemleri ne olursa olsun, durumu kabul etmişlerdir. Kabul etmek, ruhun geçimsiz taraflarını da içimizdeki kabul salonunda güzel ağırlamak demektir. Ağırlamak kökü itibariyle ağır bir şey olsa da. Gelir misin, gider misin, alır mısın, verir misin’lere evet diyenler sevilmek için ölürler. Evetlerini borsaya yatırırlarsa karşılığında bir sevgi milyarderi olacaklarını düşünürler. Evlilik masasında ise herkes cilveli cilveli evet der.***Hayırcılar sağdaki hayır kutusunu karalamışlardır çoğunlukla. Çoğunlukla diyorum çünkü her evetçinin içinde bir hayırcı ve her hayırcının içinde bir evetçi vardır. Ayrıca, konuyu fazla bulandırmak gibi olmasın ama, her evet aynı zamanda bir şeyi reddederken, her hayır da onaylar. Hayırcılar, biraz kibirli ve soğukturlar. Sanki yağmurda dışarı çıkmayanlar kadar tedbirlidirler. Islanmayı, üşümeyi, trafiği, çamuru sevemezler. Hayır dediklerinde kapanan kapının ardından, alevlenir içeride şömineleri. Ayaklarını pufa uzatıp otururlar. Alice’e de inanmazlar, harikalara da, diyarlara da. Hayırları kendilerinedir. Midir gerçekten? Hayır cevabı onlara göre, insanı tepelere çıkartan bir asansördür. Onaylamadıkları her şey onlara daha da yükselen seslerle yalvarır. Dönüp giden sırtların ardından bakakalırken, düşündükleri hep aynı şeydir: her işte bir hayır vardır. Aşıklarsa, evet şeklindeki dudaklarıyla hayır diyerek, şımarık bir ısrarın peşine düşerler.Benim cevaplarım çoğunlukla belkidir. Ama dediğim gibi öyle bir kutu yoktur. Soruya belki diyen, ne Alice’in Harikalar Diyarı’nı görür, ne de şöminesini yakar. Belkiciler kafalarındaki iki kutuyu düşürmemeye çalışan mankenlerdir. Ama burası podyum değildir ki! Peki şimdi bu yazıdan çıkan sonuç şu mudur?: Sadece bir şeye evet demek, sayısız ve evrensel bir onaylanma başlatır. Sonucunda, domino taşları gibi devrilen bütün evet taşlarından şu yazı okunur: bana verilen bu hayatı onaylıyorum.Başka bir deyişle, soruların çoğunluğuna evet, birazına hayır dersen ve hiçbirine belki demezsen, kutucukları birleştirdiğinde gülen bir surat çıkar.Evet HayırBuyurun ütünüz, iyi günler:)(DÜZELTME: Geçen haftaki yazıda tam anlatamadığım, yanlış anlattığım şeyler olmuşŞaşkınlık: Alçakgönüllülükle tevazu aynı şey değilmiş gibi alt alta yazmışım Unutkanlık: Aşk yazmamışım, neden acaba diye düşünüp durdum bu haftaKendini ifade edememe: Onlar puan değildi, bir kitabın içindekiler sayfasıydı!)