Dünya artık düüüüz, sen ne dersen deeee!

Buradaki herkes, burada olmayana bayılmaya programlıdır. Yerli malı haftasında, evden bir şey getirmeyi unutur.

Bir şarkıda karaoke yapılacaksa eğer, yabancı olsundur. Onların sözlerini daha iyi biliyoruzdur.

Hem orada her şey daha iyi yapılıyordur. Adamlar ışık kurmayı, dans etmeyi, genleri araştırmayı biliyorlardır. Biz bunları bilmeyizdir. Geri kalmışızdır. Kaderimizi tökezleten şey, dünyanın öbür ucunda doğmamış olmaktır.

Her şey sağında solunda duran şeye göre tanımlanıyorsa eğer, biz batıda daha iyi dururduk aslında. Burada böyle devrik cümleler gibi kalıyoruz. Tam çevirimiz yapılamıyor!

Bu tiplere ben de dahilim. Ben de yurt dışı başarılıları, yurt içi başarılılardan daha başarılı buluyorum. Bu klasik bir Türk tekerlemesidir:) Onları küçük yarışı tamamlamış, büyük yarışa girmiş, onu da kazanmış görüyorum. (Küçük yarışın çapı / bu yarımadanın etrafı) Örnek insanlar: New York Times’ın film kritiklerinden birinin, en iyi kadın oyuncu Oscar’ına aday gösterdiği Sibel Kekilli ve okuduğum havalı dergilerde adı geçen Bora Aksu. Böyle insanların içimizde kendimizle ilgili yaralar açmaması için, pansumanımız hazır: Canım onlar herhalde yaparlar, onlar orada büyümüş! Peki orası neresi? Orası bir masal ülkesiyse, biz burada ne yapmalıyız? Burada yaptığımız şeyin, orada da iyi duracağı güne hazırlanmalıyız. Böyle yaparsak bize kızılır mı?

Kızılmaz! Bu cevabı, son günlerin en çok satan kitabında bulabilirsiniz: The World is Flat’te (Dünya düzdür.) Dünya dönüyor ama düz, yuvarlak değil. Dünya eskiden yuvarlaktı. Sonra ütülendi.

Dünyayı ütüleye ütüleye düzelten, 10 politik ve sosyal düzeltici kitapta var. Biz, her zamanki pozisyonumuzda yarışıyoruz: "Developing country". (Gelişmekte olan ülke: Aslında bir masal ülkesine daha yakışır bir isim değil mi?) (Keşke yazarken de, matematikteki gibi, parantez içinde parantez açılsa.

Matematikte şöyle kıskaçlı birşey var ya parantezi tutan, neyse konumuz bu değil) Biz gelişmekte olanlar, kendimize önce yarışın gerisinde olduğumuzu itiraf etmeli, sonra da deli gibi çalışmaya başlamalıymışız. Yani ilk paragrafta benim de içinde bulunduğum şahıslara kızmayalım. Vizesiz bir yetenek ve çalışkanlık yarışı artık bu.

Sınır çizgilerinden kablolar geçiyor sadece. Zamanın dedeleri şu öğüdü vermeli: Torunum, dünya için değerli bir şeyin varsa onu bul ve upload et, download edenlerin çok olur! Ve kendini sürekli upgrade etmeyi ihmal etme!

Sonra da dede başka tarafa bakıp şunu düşünür: Bizim zamanımızda dünya yuvarlaktı, sokağa bırakılan bilyeler fazla duramaz, aşağı giderdi.

(bu düzleşmiş dünya düzeni masalında, en büyük canavar Amerika değil, Çin! Okuyun kitabı çok heyecanlı. Önümüzdeki 10 yılda işler kızışıcak. Kızışmayan donakalıcak:)
Yazarın Tüm Yazıları