- Yok hayır, ben dinleyiciyim. Şarkıcıyım. İstanbul’dan geliyorum. - Bir defasında ben de İsveçli bir gruba menajerlik yapmıştım. - Ah, öyle mi? Peki şimdi neyle meşgulsünüz? - Eskimo doktoruyum. - !!....?.....:).... Peki, Eskimoların sağlığı nası?
İnsan bazen donakalır, şaşakalır. ‘Kalır’ lafın gelişi. Böyle durumlar insanı hep ‘ilerletir’ aslında. Hayatımın dört gününü bu sene de, Oxford’daki TED konferansına ayırdım. Geçen seneki gelişimde, ‘insanın kendine hediye edebileceği en güzel dört günden biri’ demiştim. Bu sene de aynısını diyorum. Kafamda ve ruhumda, ampulü patlak ne kadar çok abajur, masa lambası, avize, sokak lambası, spot varmış. Kimi hiç yanmamış, kimi patlamış. TED’deki konuşmacılar 18’er dakika konuştukça, teker teker hepsi yandı. İçim aydınlandı, karanlıklarıma güneş girdi. Bu yazıyı okuduktan sonra www.ted.com’a girin ve siz de yaşayın bütün bunları. Bu seneki bütün konuşmaları, dilerseniz Türkçe altyazıyla, beş ay içinde online izleyebileceksiniz. Fakat benim o kadar sabrım yok, anlatmak istiyorum. Ben kim oluyorum bilmiyorum ama teker teker, içinizdeki sokaklara, evlere girmek ve ışık taşımak istiyorum. Arsızım ve paylaşmazsam azalıyorum. Neyse şiirsellikle vakit kaybetmeyelim... Neredeyse yetmiş konuşma dinledim. Ve henüz bazılarını hiç anlamadım. Anladıklarımdan bazıları sizindir. Matt Ridley, bilim yazarı, dedi ki: DÜNYADAKİ HİÇ BİR İNSAN, TEK BAŞINA KURŞUN KALEM YAPMAYI BİLMEZ. Bilgisayar mouse’u yapmayı da bilmez. Onun tamamını değil, bir kısmını yapmayı bilebilir. İnsan ırkının güzelliği burdadır. Fikirlerini seviştirir, çeşitli şeyleri alır verir ve uzmanlaşırlar. Böylece kendilerinin ötesine taşarlar. Potansiyelleri göz alıcı olur. Ethan Zuckerman, blogcu ve dijital vizyoner, dedi ki: İNTERNET, GLOBAL DEĞİL! Domestik. Herkesin benzerleriyle sosyalleştiği ve onlar hakkında bilgilendiği bir yer. Yapılan araştırmalarda, twitter’ın çoğunluğunu kaplayan Afro Amerikalılardan haberimiz yok. Dünyadan değil, dünyamızdan haberdarız. Bunu kırmamız gerek. David McCandless, data muhabiri, dedi ki: Datayı görünür hale getirmek lazım. SAVAŞA HARCANAN PARA İŞTE BU KADAR ÇOK! Onun basitleştirilmiş grafik dünyasında, her şey daha anlaşılır, her şey daha net. Her konuda ispatlı görsel bilgi var. Mesela, ayrılıklar en çok, ilkbahar ve yeni yıl öncesi oluyormuş. Kitabı çok güzel, adı da güzel. Information is Beautiful (Bilgi Güzeldir). Sheena Iyengar, psiko-ekonomist, dedi ki: SEÇİM YAPMA ÖZGÜRLÜĞÜNE ASLA HAYIR DEME! Başkalarının senin adına seçim yaptığı her an, sana ıstırap olarak dönücek. Buna izin verme. Kendi hayatınla ilgili seçimleri, sadece ve sadece kendin yap. EBEN BAYER, çevreci tasarımcı, dedi ki: PAKETLEMEDE KULLANILAN O BEYAZ KÖPÜK, ZEHİR. O köpük, hiç yok olmuyomuş. Dünyaya aç ağzını diyip, zehir içiriyoruz onu her kullanışımızda. Onun yerine, yine eşyaları koruyan doğada çözünür bir şey icat etmiş. DEREK SIVERS dedi ki: HAYALLERİNİ İNSANLARA ANLATIRSAN, GERÇEKLEŞME İHTİMALİ AZALIR! Tam tersi bilirdik di mi? Meğer beyin, söylediğin şeyi yaşamış gibi olurmuş. Hedefin hakkında konuştukça, onu gerçekleştirmiş gibi bir tatmin yaşıyorsun. Ve tabi bu seni, onu iteleme konusunda tembelleştiriyor. Yerim bitti, lafım bitmedi. Haftaya devam edicem. Elif’le bitiricem. Elif Şafak da, konuşmacılardan biriydi bu sene. Ne güzel yayılıyor sesi onun. Dedi ki: KENDİNE BENZER BİR ÇEMBERLE ÇEVRELENİRSEN, KURURSUN. Başkalarının hikayeleri çemberlerde delik açar, hayallere sızar. Ben matkabım, kurumam dedi. Beni çevrelemeyin, bırakın kalemimin peşinden koşayım dedi. Aslında en çok, insanları kefelere koyup tartanlaraydı lafı. Şiir gibi konuştu. Ayakta alkışlandı. Biz de gurur duyduk. Siz de duyardınız. (Elif’in konuşması TED’in sitesinde var).
İçimi açsan nar, ama yerim dar. Şimdilik bu kadar.