Paylaş
Birileri, yaşama şekillerini, fikirlerini, inançlarını zorla, döve döve başkasına yaşattırmaya kalkışıyor. Delice bir şey. Baskıyla, korkuyla dönüştürme cabası. Aynılaştırma isteği. ‘Benim gibi olmazsan, benim dediğimi yapmazsan, dediğim olmazsa seni yok ederim. Seni teröre boğarım. İçine korku zerk ederim. Masumlarını katlederim. Ya teslim ol, benden ol, ya da yok ol.’
Bu nasıl bir yazılım? Nasıl bir tahammülsüzlük? Sevgisizlik. Kendine aşıklık. Kibir. Acımasızlık. Dayatma. Daha onlarca kesici kelime kullanabilirim.
Diyelim ki ben, sarı renkli bir canlıyım. Hücrelerim sarı renk pigment üretiyor. Kimyam bu. Sarı doğmuşum.
Sarıyım yani düpedüz. Morun biri bana gelip, ‘bundan sonra mor olacaksın’ diyor. Başka renkler katmaya zorluyor beni.
Sarı bedenime, boyalar sıkıyor. Mora çevirmeye çalışıyor beni.
İyi de, beni nasıl boyayacaksın? Ben yine yıkanınca sarı olacağım. Güneş gibi parlak sarımla, gözüne batacağım. Sen beni renkten saymazsan, sarı olmamdan mutlu olmazsan, nasıl olacak bu iş?
Nasıl bu güzel mavi kürenin üzerinde, bir arada nefes alıp vermeye devam edeceğiz? Gezegenin tamamını mı mor istiyorsun? Pembeler, kırmızılar, eflatunlar da mi gitsin?
Benden başka düşüneni kendime benzetmeye çabalamak, ikna düzeyinde bile çok zorken; bunu silahla başaracağına inanmak erkeklere mahsus bir gözü dönmüşlük.
Kadınlar, sadece havuçla yemek olmayacağını bilirler. Soğansız, tuzsuz bibersiz, domatessiz o yemek bir şeye benzemez.
Tadı olmaz. Bunu bilirler. Mutfakta baharatlardan nasıl korkmazlarsa, dışarıda da farkı tatlardan korkmazlar.
Birlikteliğin zenginliğine, çoğaltıcı gücüne, lezzetine güvenirler. Hayatın, değişik şeyleri birbirine güzelce tutturabileceğini bilirler.
Bunun siyasetteki adı da demokrasi. Demokrasi, insanlar arasındaki bu tatlı mesafenin adı. Tahammül kelimesini bile ortadan kaldırıyor.
Hoşgörüyü koyuyor yerine. Gözüme hoş görünüyor farklı olan. Onların sesini duymak, beni kısmıyor.
Demokrasi budur. Bas bas ‘BEEEEN! BEEEENİM DEDİĞİİİM!’ diye bağırmazsın. Seni de, onu da, şunu da, ötekini de duyarsın.
Kimse kimsenin sesini bastırmaz.
Kafamıza kafamıza vurulmasın artık nolur. Bir geceden sabaha yaşadığımız travma, demokrasinin güzelliğini kokusunu tadını bıraksın havada. Öğrenerek, güçlenerek çıkalım bu karanlıktan. En önemlisi de, severek.
Paylaş