Pencerenin önündeki ağaç yapraklarını zor tutuyor. Bir güçlü rüzgarla yarın kaldırımdalar. Ertesi gün ayakların altında hışırtılar.
Şimdi hepimiz yere bakarak hızlı yürüyoruz. Fazla yaklaşmayın arada öksürüyoruz. Ve sabahları biraz ağrıyor boğazımız sonra geçiyor hemen. Kafamızdaki berenin altında bir planlar programlar ve biraz daha bakımsız saçlar. Amaan zaten üşüyoruz. Hava belli olmuyor. Hergün ‘Bugün kar yağacaktı’ diyoruz birbirimize. Ama güneşe tamamız.
Mutlaka gelecektir o soğuk hava dalgası Balkanlar’dan, bir tür griple birlikte Uzakdoğu’dan. Onlar beraber seyahat ederler. Ve ben Balkanlar tam olarak neresi hala bilmiyorum, hep bir kalemle yarım yamalak çizilmiş eski bir harita yuvarlağı geliyor gözümün önüne. Canım birgün de biz gitsek ya şu soğuk hava dalgasına. Hep onlar geliyor.
Ağaçlar gibi ben de içimdeki duyguları zor tutuyorum. Ama rüzgarı çıkaramıyorum. Üşümekten mi korkuyorum nedir. Sonbahar gelemiyor ki, biz insanlara. Biz hep bahar mı olalım, yaz mı olalım, latin mi çalalım genciz diye.
Hani baharı ya hayatın. Halbuki desek ki ben bu aralar sonbaharım. Rüzgarla ve içimdeki soğukla ilgili problemlerim var. Şöyle bir hapşursam ‘çhı’ diye, ruhen yani, rahatlarım. Sıcak bir çorba içer akşamüstü uyurum. Ve fazla ziyaretçi de kabul edemem, zira bulaşıcıdır ruh gripleri de. Tripleri de. (Duramıyorum işte seviyorum kelimelerin aralarında müzik yapmasını, birbirinin harflerini taklit ederek...)
Havanın ısısı düştü ya, ayakta kalma içgüdülerimle, varoluşsal meselelerimle ve taaa içimdeki yaz uykusundan uyanmış ‘bende benden içeri olan ben’le selamlaşabilirim artık. Zaten pek ısınamayız onlarla. Peki şu lahana gibi içimize sarmalladığımız sempatik benden içeri ben düşüncesine ne demeli? Varsa da, bilmiyorum çocuk mu hala, odasından pek çıkmıyor. Sonbahar hariç.
Şimdi daha ağır kitaplar okuyabilirim gözlüğümü takıp, Chopin’in preludelerini dinleyerek denize bakabilirim. Bütün bunları yaptıktan sonra da yürüyüşe çıkarsam birşeyler keşfedebilirim. Hemen unutucak olduğum. Çünkü yazmayı ve birine daha söylemeyi unuttuğum. Çünkü biraz delice bulduğum....
Çünkü sonbahar.
***
(Unutmadan, anne...Sezen Aksu hepimizi ağlatır biliyorum ama ben hem Mithat Can’dan büyüğüm, hem de demli çay yapabilirim. Sen bana şu Perihan Hanım’dan bir tane bulsan ya?)