Paylaş
İlk buluşma, zoom’da, 23 Eylül’deydi. İkincisi 30 Eylül, diğerleri de 7-14 Ekim’de olacak.
İlk buluşmanın sonunda, ben de yarım saat, bir anne olarak çocuğuma bu konuyu nasıl anlatabileceğimi ve neler yapabileceğimizi konuştum.
İnsanlık olarak dünyayı bozduk ve şimdi yine insanlık olarak düzelteceğiz.
Bunu çocuklarımız, büyüdüklerinde nefes alabilsinler, su bulabilsinler, bir şeyler yiyebilsinler diye yapacağız.
Durum ciddi ve ne yazık ki acil bir çözüm gerektiriyor.
Artık uzun uzun ‘ısınıyoruz, ısınıyor muyuz, buzullar eriyor mu?’ diye tartıştığımız dönem bitti.
Şimdi hepimiz, çocuklarımız için, elimizi taşın altına koyacağız ve bu anlatması zor konuyu çocuklarımıza da anlatıp, onları gerçekle aşılayacağız. Çocuklardan bir şeyi saklayınca, onunla saklambaç oynamış gibi oluyoruz.
O yumuyor. Göz yumuyor. Ama ortada saklı bir şeyin olduğunu biliyor.
Neler olabileceğinden ve onunla birlikte neler yapabileceğimizden bahsetmediğimizde, gerçeklerden bihaber oluyor.
Halbuki gerçeği söylersek, gerçekle aşılarsak daha hazır hale gelecekler.
Bütün derdimiz bu değil mi, onları hayata hazırlamak?
Çocukluk, hayatın tanıtım turu gibi bir şey. Oryantasyon zamanı.
Bak annen baban, evin. Bak meşe ağacı, martı, bak kar. Bak rüzgar, dalgalar, bak portakal. Bak güneş, bak çocuk, bak resim.
Bitmez bir tanışmalar zamanı. Biz de ilk rehberleri olarak iş başındayız.
Kuma küçük ayaklarını biz koyuyoruz, ellerini suya ilk biz sokuyoruz, ilk biz dinletiyoruz onlara müziği.
Ve besleyeceği ilk serçeye, arpa tanesini beraber atıyoruz.
Bu neşeli, umursamaz, merak dolu zamana, dünyanın ‘iklim krizi’nde olduğunu da sığdırmak ne güç!
Bu büyülü balayının romantizmine ne kadar ters.
Ne güç onlara dünyanın zorluklarından ve kötülüklerinden, ormanlarının derinliklerinden bahsetmek... (Oğlum bana ‘anne gerçek hayatta bomba yok değil mi?’ diye sorduğunda boğazım düğümlenmişti ve o düğüm hâlâ orada durur.)
Bu zorluklara rağmen, onu gerçekle aşılamak için, oğlum yedi yaşına geldiğinde biz ona olan biteni, kısaca şöyle anlattık:
“İnsanlar enerji için çok fosil yakıtı kullanır. Uçaklarda, arabalarda, evlerin ışıkları ve bir sürü şey için. Bu, havaya çok miktarda karbondioksit gazı bırakır. Bu gaz dünyayı battaniye gibi sarar, gelen güneş ışığı içeride kalır, sera gibi olur dünya ve hava ısınır. Daha sıcak bir dünyada daha fazla fırtına olur, kutuptaki buzullar erir ve okyanustaki su yükselir, insanlar ve hayvanlar kendilerine yaşayacak yeri ve yiyeceği daha zor bulur. Bu büyük bir problem, ve hepimiz bunu çözmek için çalışıyoruz, biz de ailece bunun için bir şeyler yapabiliriz.”
Babası da şöyle bir resim çizmişti bunun için.
Ama asıl ilk yapılması gereken, bence doğa aşığı bir çocuk yetiştirmek.
Çünkü insan ancak, sevdiği ve derdini anladığı için çabalar.
Bunun için neler yapabileceğimizi haftaya yazacağım.
Paylaş