Cancağızım Davul ve Annelik

Heyecanlı günler.

Haberin Devamı

“Cancağızım” şarkımı kasımdan beri dizimin dibinden ayırmazken, geçen cuma hayata, sizlere bıraktım.

Bir nevi doğum.

Gurur duyduğum, üzerine titrediğim, sırf kendim duymak için yüzlerce kere çalıp söylediğim bir şarkı.

Serdar da “Klibinde davul çalar mısın” dediğinde, şarkının beni götüreceği yerler, yaşatacağı duygular bitmemiş diye düşündüm.

İlk gençliğimdeki ruhla, Kadıköy’e gidip davul dersleri almaya başladım.

Harika bir kadından.

Adı Özge Gün.

Aynı zamanda oğlumun davul öğretmeni.

Hayatımda hiç davul çalmamıştım.

Beni hem sakinleştiren hem coşturan, duygularımı delicesine ifade edebildiğim bir tuval gibi oldu.

Sanki kovalar dolusu boyası olan bir ressamım da, boyaları istediğim gibi oraya buraya sıçratarak dev eserler resmediyorum ve bu sırada bütün bedenimi de kullanıyormuşum gibi.

Haberin Devamı

Herhalde çok azınız davul çalmışsınızdır.

Çalsanız inanamazdınız.

Aklınızdan başka bir şey geçirmeye kalktığınızda ritim şaşıyor!

“Ritim nasıldı” diye düşündüğünüzde ritim şaşıyor.

Sadece bırakmak ve akmak dedikleri şeyin ne olduğunu ben davul çalarken gördüm.

Bedenine güvenmeyi...

“Nasıl oluyor bu” diye sordum Özge’ye bu mucizeye tanık olurken, “Oluyor işte, beden biliyor ne yapacağını” dedi.

Gerçekten öyle.

İnsan düşünceleriyle bedenin akışını nasıl bozabilir bunu da gördüm davul derslerimde.

Bence çok yapıyoruz bunu.

Bir şey yaparken başka şey düşünmeyi ve yaptığımız şeyi nasıl yaptığımızı düşünmeyi yani.

Biri olduğun andan dışarı adım atmak, öbürü de içeri girmek istemek.

Halbuki kuşlar uçarken hiçbir yere basmaz.

Kısacası bahar geldi bana da...

Dün Anneler Günü’ydü, kendime şöyle bir uzaktan baktım.

6 sene önce söylediğim, “Annelere Ninni” şarkımı dinledim.

İnsan yol alıyor.

Dayanıklılığı ve cesareti artıyor zamanla.

“Başkaları ne der, ne buyurur ve yeterince iyi miyim”ler azalıyor.

Tabii ki annelik bol kaygılı ve soru işaretli bir tünel.

O geçmiyormuş öyle diyor tecrübeli anneler.

Yine de insan sakinliğe ve sükunete davet edebiliyor kendini zamanla.

Gerçekten önemli şeyleri pirinç ayıklar gibi ayıklamayı başarıyorsun.

Haberin Devamı

Ivır zıvırla uğraşmıyorsun artık.

Aziz Arif’e, o 9 yaşındayken demiştim ki, “Azi biliyor musun ben de 9 yaşında bir anneyim. Seninle aynı yaşta anneliğim.

Sen de beni büyütüyorsun.

Beraber büyüyoruz. Anneliğim çocuk daha benim de.”

Gerçekten öyle.

Her gün bir macera ve her gün yeni bir öğreti. İnsan anne de olsa, kalbini, hayatındaki o küçük misafirin sadece kendi olmasına açabilmeli.

Tıpkı çok iyi arkadaşlar gibi.

Yanında tam olarak kendin olabildiğin, yargısız sorgusuz sualsiz var olabildiğin bir yer olmalı annelik.

Bunu başarmak şarkı yazmaktan da, davul çalmaktan da daha zor cancağızım.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları