Bu haftanın keşfi: Karar’ın en büyük düşmanı mükemmeliyetçilik

Hayat, en azından benim için, belki de yıldızlar beni terazi ördüğü için, kararsızlıklarla dolu.

Haberin Devamı

Kafamı birgün taşısanız ne demek istediğimi anlardınız. Bir arı kovanıyla gezer gibi olur, kendinizi bir göle atmak isterdiniz. ‘Aaa, işte bu beynimin içi’ diye heyecanlandığım bir fotoğrafta, binlerce yol üstüste altalta birbirine değmeden trafik yürütüyodu.

Yine de alıp asmadım onu gözümün önüne, çünkü aslında kafamda ciddi bir şehir planlamasına ihtiyaç var. Bunun beni yorduğu doğru, ama bir tür kaos enerjisi de çıkıyor burdan.

Hal bu olunca, ‘o mu bu mu?’yla ‘bu mu o mu’ kardeşler, beni sık sık meşgul ederler. Özellikle de ben tam uyuyacakken, sesleriyle görüntüleriyle musallat olur, uyuyunca da çeşit çeşit kılıklara bürünür rüyalarda hortlarlar. Geçenlerde bir sabah, uykumda bir şey hallolmuş olacak, pek bir hafif uyandım. Aaa, pek de umrumda değil açıkçası bu muymuş o muymuş. Neyse neymiş. ‘Bu kadar da mühim değil’ gibisinden bir merhem sürülmüş tüm ruhuma. Aromaterapi masajı yaptırmış sanki ruh. Ağır balonundan yük atmış.

Böyle durumlarda, aydınlığa doğru bebek adımı atmış olur insan. Belli ki, birşey öğrenmiş. Yakında dillenir. ınsanın çoğu öğrendiği bebekler gibi, bazen iki yıl sonra onunla konuşur. (şarkılarda çok başıma geliyo. Bir laf edip, yahu ben bu lafı nası ettim... ‘Ey allahım büyüksün, ağzıma beni aşan laflar koyarsın, beni tercüman yaparsın’ diyorum böyle anlarda kendimi pek önemseyerek.)

Lafı uzatmayayım. Cümle şuydu: Kararsızlığın nedeni mükemmeliyetçilik. Mükemmel diye birşey yok. O halde, kararsızlık manasız. Seç ve ilerle. ılerlemezsen, ilerde ne olacağını göremez, hep şu an olanla yaşarsın. Öyle değil mi ama?

Sanki ‘bu’, ‘o’ndan çok mu üstün ki? Bir de ‘şu’ yok mu? Hatta hatta, senin ufkunun bile ötesinde yer alan ‘öbür’leri yok mu?

Var. Hep var.

O halde, mükemmelin tuzağına düşüp yerinde saymak yerine, seçmenin yol aldıran taşlarına basmak daha iyi olmaz mı?

Yerinde sayan şey solmaz mı?

(Galeri Outlet’in ‘kendine ait bir oda’ adlı sergisinde, Gülcan şenyuvalı beni tuvaline taşımış. Dikmiş, giydirmiş. Çok hoşuma gitti bir galeride asılı olmak. Üstelik, ‘kendine ait oda’ yapma savaşçısı olduğum düşünülürse, cuk oturmuş. Çok teşekkürler Gülcan.)

Yazarın Tüm Yazıları