Paylaş
Sokaklardaki gece lambaları, bütün şehirler benimdi.
Yürümezdim, uçardım. Düşüncesizdim. Sabırsızdım. Dilime geleni söylerdim.
Balık gibiydim. Elinizde tutamazdınız.
Yunus gibiydim. Sıçrayışlarıma ancak uzaktan bakardınız.
Gözlerimden, nefesimden, suskunluğumdan şarkılar fışkırırdı. Neşemden, hüznümden, korkularımdan. Çocukluğumdan.
Kaldırımda yürürken bile, cebimden yere kelimeler düşerdi melodilere sarılmış.
Rengarenk giyinirdim. Üzerine bir de şapka takardım. Önlükler boyardım.
Ayakkabılarım uymazdı elbiselerime.
Ne yapayım ben onları birbirlerine uysunlar diye giymezdim ki her birini ayrı ayrı sevdiğim için giyerdim.
Stil dediğin de buydu zaten. Uyumu kovalayanlardan değildim ben.
İçimde bir çığlıkla gezerdim. Ve onu dışarı çıkarıp duyurmaktan çekinmezdim.
Aşktan yapılmıştım.
Aşk çocuğuydum ve benden doğacak her şey saf aşktan yapılacaktı.
Kendimle anlaşmam buydu. Kimseye hesap vermeyeceğim bir hayatım olacaktı.
Bunun için hesapları benim ödemem gerekecekti.
Şans melekleri yanımda koşar adım yürür, bana yetişmeye çalışırdı.
Önüme çıkan çukurları kapatır, şimşekleri havada kapar, fırtınaları dindirirlerdi.
Onlara müteşekkirdim ama kendimi de azımsayamazdım.
Eğer dağlar delindiyse, denizlere kavuşulduysa ve açıldıysa kanatlar bunda benim kaslarımın, gözyaşlarımın ve kararlılığımın da payı vardı.
Çocukken kurduğum hayallerin elini bırakmamıştım. Kimse de koparamamıştı ellerimizi.
Kenetlenmiştik çocukluk hayallerimle ben. Sonuna kadar beraberdik.
Bu beni kendi gözümde kahraman yapardı. Kahramanlar, çocukluk hayallerinden vazgeçmeyenlerden çıkardı.
Bir zaman hatırlıyorum. Kayıptım biraz. Birkaç tane kapı vardı.
Hiçbirine ev diyemiyordum. Hiçbirinde, bir koltuğa bir kedi gibi huzurla yatıp uyuyamıyordum.
Aidiyetim başka yereydi. Nereydi, neresiydi bilmiyordum.
Yerden üç santim havadaydım hep, ayağım toprağı bilmiyordu.
Herkes arkadaşım olabilirdi. Kimse arkadaşım olmayabilirdi. Olsalar olurdu, olmasalar olurdu.
Aklımda tutmazdım dertlerini, bilmezdim adreslerini ve doğum günlerini. Unuturdum anlattıklarını.
Şimdi o kendi sözünü bile dinlemeyen kızla buluştuğumda, başını dizime koyuyor.
O kıvır kıvır saçlarını okşuyor, o kıpır kıpır kalbini dinliyorum.
İkimiz, sadece birbirimizin bildiği bir dilde konuşuyoruz saatlerce.
Ben ona ‘iyi ki senden geldim’ diyorum, o bana ‘iyi ki sana vardım’ diyor.
Şimdiki beni de başka gün anlatırım size.
Paylaş