Paylaş
Çok ama çok sinirlendi. Bize iyi bir ders vermeyi kafasına koydu ve durdurdu her şeyi.
Seyahati durdurdu, işleri güçleri durdurdu, ziyaretleri, alışverişleri durdurdu.
Oturun oturduğunuz yerde ve biraz düşünün bakalım yaptıklarınızı, biraz kendinizle ve gerçek olan her şeyle baş başa kalın dedi.
Fark etmeden yaptıklarımızı bir bir sıraladı:
Siz sürekli uçağa binip oradan oraya gidiyorsunuz, ben öksürüyorum:
Çok acayip bir şey oldu. Tesadüf denemeyecek kadar garip. Greta hepimizin suratına bağırınca, dünyaya yaptıklarımıza bir baktık.
Dünyayı en çok kirleten ve küresel ısınmaya en çok sebebiyet veren şeylerden biri uçak seyahatleriydi.
Hatta İsveç’te uçanları aşağılayan bir kelime bile çıktı: flygskam (uçma utancı).
Sonra korona geldi ve kimse bir yere uçmuyor. Dünyanın havası her gün temizleniyor. Karbon salınımı düştü.
Kendinizi sürekli başkalarından ayırıyorsunuz, halbuki hepiniz benim için kırmızı kanlı, iki ayaklı nefeslilersiniz:
Tarih boyu, sürekli kendimizi diğerlerinden ayırmanın yollarına bakmışız. Dil, din, ırk, cinsiyet hangisi olursa.
Biz ve siz yapmadan rahat etmemişiz. İnsanlık paydasını unutalı çok olmuştu, ta ki korona gelene kadar.
Şimdi kimse sen şu milletsin ben bu milletim demeden, hastalıkla mücadele için el ele. Çünkü hepimiz dünyanın dediği gibi, iki ayaklı kırmızı kanlı nefeslileriz.
Hep daha fazla istiyorsunuz, merak ediyorum neden doymuyorsunuz:
Harika bir cümlesi var Diderot’nun. Diyor ki, “Eski sabahlığımın mutlak efendisiyken, yeni sabahlığımın kölesi oldum.”
Her şeyin yenisi bize mutluluk filan getirmiyordu, yanlış şeye iştahlanıyorduk. Şimdiyse, tuvalet kağıdını depolarken, unuttuğun biri var, senin gibi iki çocuğu olan karşı apartmandaki kadın. Hiç tuvalet kağıdı bırakmazsan, onlar ne yapacak? Aklına bunları getirmene yarar belki korona.
Sadece sen yoksun hayatta kalma mücadelesi veren. Hepimiziz burada. Bir dünya insan.
Koşturmacalarınızdan başım döndü, bir durun:
Çok çalışmanın bir kaçış olduğunu okumuştum. Bize o kadar çok hayal gerçekleştirme filmi izletildi, beynimize öyle bir nakşedildi ki bu hedef, anlarımızı yaşamayı unuttuk.
Sadece var olmayı unuttuk. Her anın anlamı olması gerekti. Sanki işe gitmek bu anlamı karşılar gibiydi, kendimizi akıntıya bıraktık.
Sorgulamadığımız işlerimize koşturduk. Evimiz dekora dönüştü. Şimdi artık evindesin. Yarın işin de yok.
Koşuşturmanı, işini gücünü aldı korona. Şimdi bir bak bakalım, işin yokken sen kimsin? Yaşanılır biri misin?
Sadece kendinizi değil, mesela tek başına yaşayan yaşlı komşunuzu düşünün.
Yapabilirsiniz. Yaşlılar görünmezdi bizim için. Halbuki hayatın en sihirli cümlelerini onlar bilir. Halbuki çocuklara onlar bakar ve çocukluğumuzu bir tek onlar hatırlar. Şimdi onlar için bir şey yapmanın, evde kalmanın zamanı geldi.
Eskiden şarkı söylerdiniz, şimdi hep ekrana bakıyorsunuz.
Ne oldu? Eve tıkılınca, ekran anlamsız gelmeye başladı. Eskiden yorgun argın eve gelir ekrana koşardınız. Birbirinizin gözlerine bakmaz hatır sormazdınız, çocuklarla oynamaz, kitap okumazdınız. Şimdi birden ekran da anlamsız oldu.
Eğer arkadaşlarını kanlı canlı göremeyeceksen, dışarda bahar varken ağaçların yanına koşamayacaksan anlamsız oldu ekran da. Bir gün geldi bıktık zaten koronayla ilgili felaket haberlerinden. Çıkıp balkona şarkı söylemeye başladık.
Hayvanlarımı yemeyin, vahşi hayvanlarımı yemeyin.
Hayvanlar da nefesli, onların da kanı canı var. Etsiz yemeği yemek saymayan var. O et yemelerimiz, et düşkünlüğümüz dünyayı mahvediyor.
İnekler en çok karbon salınımı yapan ilk üç şeyden biri. Yemesek, daha az yesek? Hele Uzakdoğuda, yarasa, pangolin, kaplan, gergedan bunları rahat bıraksak? Bu kaçıncı virüs hayvandan insana bulaşan?
Nehirlerime, denizlerime plastiklerinizi, pisliklerinizi atıklarınızı dökmenizden usandım.
Hepimiz Venedik kanallarındaki suyun şimdi ne kadar berrak olduğuna şaşıyoruz. Yunusların oldu Venedik.
Artık neyi ne kadar döküyorsak, nasıl o suyu berbat ediyorsak, o kahverengi su birkaç haftada billur gibi oldu. Her yer kapandı, denize pisliğimiz de akmıyor.
Denizler, balıklar, nehirler müteşekkir bu karantinaya.
Çocuklarınızı okullara, rutinlere, bakıcılara bıraktınız.
Biraz oturup oynayın, biraz kimlermiş tanışın. Önce şaşırdılar, aaa okul yok mu, sonra alıştılar yaşasın okul yok. Sonra bizi yanlarından buldular, çok ama çok sevindiler, onlarla oynayalım.
Onlarla bu günler bile güzel. Evet tarihin talihsiz bir salgına denk geldiler ama onlar bizimle sıkılmaya bile varlar. Onu her şeye yeğlerler, yeter ki orada olalım. Yanlarında. Her şeyimizle.
Birbirinize her şeyi parayla satmayın.
Biraz da sadece mutlu etmek, sadece ben de senin için buradayım demeyi öğrenin. Bir gün dünyanın en meşhur rock gruplarından Coldplay’in solisti Chris Martin ekranı açıp da, neyi söylememi istersiniz deyince, her şeyin para olmadığını, herkesin evde kalakaldığını anladık.
Bari birbirimize iyi gelelim dedik. Herkes birbirine moral vermek için videolar paylaşıyor. Kitap okuyanlar, konser verenler, kapılarını açan müzeler, spor yaptıranlar... Ekran üzerinden birbirimize kalbimizi, varımızı yoğumuzu açmayı öğrendik.
Şu anda, biz hastalanırsak iyileşelim diye, kendi hayatı pahasına hastanelerde, eczanelerde iş başında olan sağlık görevlileri bugünün asıl kahramanları.
“Bu illeti üzerinizden çekeceğim merak etmeyin, ama bunları öğrenmiş olarak hayata devam edin” dedi dünya.
Tamam söz, emin olabilirsin ki, taşlar kıpırdadı, nefesler hatırlandı, insanlık canlandı.
Ne olur yaza kalmadan bitsin bu ceza. Söz bir daha yapmayacağız dünya.
Paylaş